İhsaniye Masalları ”Yeşil Kurbağa”
İhsaniye Masalları ”Yeşil Kurbağa” Bir varmış bir yokmuş. Bir köyde üç delikanlı varmış. Bu üçü kardeşmiş. Üç kardeş evlenme çağına gelmişler. Bunlar “Nasıl evleniriz?” diye düşünürken köyden biri bunlara, “Sizin evlenme çağınız geldi.” demiş. Bu üç oğlan da “Babama artık bunu söylemeliyiz.” diyerek karşılık vermişler. O köylü de “Pilavın üzerine kaşık dikin, babanız anlar.” demiş.
Ertesi gün çocuklar ve babaları yemek yerken oğlanların biri pilava kaşık dikmiş, ama babası anlamamış. Ertesi gün bu üç oğlan o köylüye gitmişler. “Senin dediğin gibi yaptık, ama babam bir şey söylemedi.” demişler. Köylü “Bir koyun alın önüne yuvarlayın.” demiş. Oğlanlar akşam olunca babalarının yanına çıkmışlar, önüne bir koyun yuvarmışlar. Babası bu sefer anlamış ve “Benim sizi evlendirecek gücüm yok. Siz en iyisi bir bıçak atın. Kimin evine düşerse oradaki kızı getirin.” demiş. Bu üç oğlan birer bıçak alarak köyün yanındaki tepeye çıkmışlar. Bıçakları atmışlar. Birinin bıçağı bir eve, birinin bıçağı bir diğer eve, birinin bıçağı ise dere kenarının yanındaki yeşil kurbağanın önüne düşmüş. Oğlanlar kızları, en küçük oğlan da yeşil kurbağayı eve getirmiş.
Aradan zaman geçmiş. Bu küçük oğlan eve ne zaman gelse sofra kurulu, etraf düzenli, yatak kurulu olurmuş ve soba da yanarmış. Bir gün küçük oğlan kapının arkasına saklanmış. Yeşil kurbağa kabuğunu çıkarmış, güzeller güzeli bir kıza dönüşmüş. Oğlan kızın elinden tutmuş ve kurbağa giysisini alıp ocağa atmaya çalışmış. Kız “Onu ocağa atma. Eğer onu atarsan başına büyük sıkıntılar gelir.” demiş. Ama oğlan çok sinirli olduğundan atmış. Bundan böyle kız, yeşil bir kurbağa olmaktan kurtulmuş. Oğlanın anası gelinlerini gezmeye gelmiş. Büyük oğlanın hanımına bakmış ve “İyi idare eder” demiş. Ortanca oğlanın hanımına bakmış. Ona da “İyi idare eder” demiş. Sıra küçük oğlanın hanımına gelince küçük oğlanın hanımını görmüş ve kıskanmış.
Bir gün annesi, küçük oğlunu çağırmış. “Oğlum kırk yıl önce ölen teyzenin parmağında bir gümüş yüzük vardı. Onu bana getirmeni istiyorum. Ya getirirsin ya da bu eve bir daha giremezsin.” demiş. Oğlan odasına çekilmiş. Odasında ağlayıp durmuş. Ağlama sesini duyan kız “Niye ağlıyorsın?” diye sormuş. O da “Annem benden ölen teyzemin parmağındaki yüzüğü istedi. Ben bunu nasıl bulurum?” demiş. Kız “Pınar önüne git. Orada ‘Büyük abla, küçük ablamın selamı var. Teyzemin parmağındaki yüzüğü istiyorum’ de.” demiş. Kız, eşini böyle diyerek yolcu etmiş. Oğlan Pınar önüne gelmiş. Kızın söylediği gibi “Büyük abla küçük ablamın selamı var. Kırk yıl önce ölen teyzemin parmağındaki yüzüğü istiyorum.” demiş.
Bir kurbağa çıkmış. Bu kurbağa kızın ablasıymış. Gitmiş, oğlanın teyzesinin parmağındaki yüzüğü getirmiş. Oğlana vermiş. Oğlan yüzüğü almış, eve annesine götürmüş. Annesi çok şaşırmış. Ardından birkaç hafta geçmiş. Annesi yine küçük oğlanı çağırmış. Bu sefer de “Oğlum bir mermer getireceksin. Orduya yetecek, tüm köye yetecek, ev halkına yetecek. Bir de artacak.” demiş. Oğlan yine odasına çekilip ağlamış. Eşi yeniden gelmiş. “Bu sefer niye ağlıyorsun?” demiş. Oğlan “Annem beni yine yanına çağırdı. Bu sefer mermer istedi. ‘Tüm orduya yetecek, tüm köye yetecek, tüm ev halkına yetecek. Bir de artacak.’ dedi. Ben bu kadar mermeri nereden bulurum!” demiş. Kız “Pınar önüne git. Orada ‘Büyük abla küçük ablamın selamı var. Bir mermer istiyorum. Tüm orduya yetecek, tüm köye yetecek, tüm ev halkına yetecek. Bir de artacak’ de.” demiş.
Oğlan eşinin dediğini yapmış. Pınarın önüne gitmiş. Eşinin dediklerini söylemiş. Kurbağa sudan yeniden çıkmış. İstediği mermeri getirmiş. Oğlan mermeri alıp, annesine götürmüş. Annesi yine çok şaşırmış. Ardından birkaç hafta geçtikten sonra kadın küçük oğlanı yine çağırmış.
“Oğlum bir bağ üzüm getireceksin. Tüm orduya, tüm köye, tüm aileye yetecek. Bir de artacak.” demiş. Oğlan odasına çekilmiş ve eşine annesinin ne istediğini söylemiş. Eşi “Sen yine aynı yere git. Büyük abla küçük ablamın selamı var. Bir bağ üzüm isterim. Tüm orduya, tüm köye, tüm aileye yetecek ve artacak üzüm getireceksin de.” demiş. Ve kocasını yollamış. Oğlan bir bağ üzümü getirmiş. Ordu, köy halkı ev halkı herkes toplanmış. Mermerin üzerine oturmuşlar, üzümü yemişler. Küçük oğlan orada bulunan halka sormuş, “Kırk yıl önce ölmüş teyzemin elindeki yüzük gelir mi?” Halk “Hayır” demiş. Yine halka “Bir mermer gelir, herkese yeter, bir de artar mı?” diye sormuş. Halk yine “Hayır” demiş. Halka tekrar “Bir bağ üzüm tüm orduya, tüm köye, tüm ev halkına yeter, bir de artar mı?” diye sormuş. Halk yine “Hayır” demiş. Oğlanın anası mahcup olmuş ve oradan uzaklaşmış. Bundan sonra oğlan ve eşi mutlu mesut yaşarlar.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Ahmet İde tarafından Nimet İde’den derlenmiştir. Nimet İde 1961 doğumludur. İhsaniye Beyköy’de ikamet etmektedir. İlkokul mezunudur.)