Doktor Yavuz Han yazdı: ”Emanet”
Doktor Yavuz Han yazdı: ”Emanet” Emanet sözlük anlamı olarak “Birisine bir şeyi koruması için teslim edilen, bırakılan şey. Emniyet edilip inanılan şey. Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen.” Olarak geçiyor.
Emanetin bizim toplumumuzda duygusal bir yanı da vardır. Emanetin bağrı yanıktır mesela, emanet edilen selamın iletilmesi vazifedir. Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez bile.
Cezaya varan müeyyideleri de olur, teamüle uymayana yaptırımı da. Emanete hıyanetlik çok ağır suçtur, emanete yan gözle bakılması ayıp ötesidir, dostun emaneti evlat, öz evlattan fazla itinayı hak eder.
Peygamberlik özelliklerinden birisidir emin olmak, olmazsa olmaz. Demek Allah’ın örnek ettiğine yüklediği ayrılmaz bir düstur aynı zamanda.
…
Emanet edilebilmesi için temel şartlar gerekli demek ki. Bu hususlardan herhangi birisinin akamete uğraması halinde emanet faaliyeti gerçekleşmiş olmuyor.
Birincisi korunmak üzere bırakılması. Emanet edilene gözü gibi bakmalıdır vazifeli kimse. Nasıl aldı ise en kötü ihtimalle aynı şekilde teslim etmeli. Belki daha mutlu, belki daha gelişmiş, belki daha ilerlemiş, belki daha zenginleşmiş, belki daha donanmış olabilir ama asla geriye gitmiş olmamalıdır. Kalitesinden kaybetmiş olmamalıdır. Koruma yapanın da neyi, ne kadar, nasıl koruyacağını bilmesi icap eder. Korunması üzere teslime edilen şeyi bilmek de koruyanın vazifesi. Nasıl bakacağını bilmediğin bir kediyi koruyamazsan hastalanacaktır. Tertemiz aldığın kitabı kirli, yırtık, kullanılamaz teslim edersen korumuş olmazsın. Tertemiz teslim edilmiş inancı kirletmek de aynı çerçeveden saygıyı hak etmez mi?
İkincisi koruyacak kişinin emin olması lüzum eder. Emin olmayanın emaneti korumayı bırakınız imha etmeyeceği garanti edilebilir mi? Emin olmak da açıkçası erdem değildir esasında. Vazifedir. Tertemiz yaratılan insanın hem yaratılışını tahrif etmesi hem de aklını kullanmaması ile olması fıtraten kolay olacak emin sıfatını harcamış olması ne kadar da elim bir durumdur. Dedesinden emanet edilen türkü sözünü ve melodisini popüler kültüre feda eden genç emin sıfatını kaybetmiş ve canım türküyü heba etmiştir. Emin kişiler olmasa idi şu muhteşem sözler nereden nereye yuvarlanırdı acep!
Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban
Üçüncüsü bırakan kişinin inanarak itimat ederek bırakması. Bırakan bunu zaruri gördü. Bırakılan emin birisi. Ama ortada itimat edilecek bir hava olmasa ne olur. Ehemmiyet verme meselesi yani, vazife edinme hassasiyeti, görev şuuru içinde yaşanması, güven duyulmasının toplumsal ruh halini alması. İtimat hissi olmasa veren verdiğini emin olan aldığını nasıl muhafaza etsin. Mahalle baskısı diye hafife alınan teamül gereğidir itimat. İtimat edilmeyen birisi olmaktansa ölmeyi yeğleyenlerin olduğu hayat alanıdır bu çerçeve. Kuralların yaşanarak, ahlakın hissedilerek, güvenin yazılmadan yaşanmasıdır itimat hissi.
Dördüncüsü başkasının hukukunun bilinip korunması. Emanet edilenin hukukunu bilmek de emanet edenin hukuku sadece kâğıttan değil hakikatten düşünerek meydana sürmesidir bu. Yapılanı sadece sıradan lütuf gibi görmeden kutsal bir vazife hissiyatı ile hayata geçirmektir. Bilmeden yapılan ile bilgiyi özüne izah etmenin kalitesini yaşamaktır başkasının hukukunu bilmek. Emanet edilen kuşu sadece arkadaşına minnet hissi ile değil kuşun hakkını da ikmal edecek şekilde davranmaktır.
…
Devlet idaresinde milyonların tevdi edildiği emanetler göz bebeği gibi bakılmalıdır.
Öğrencilerimiz eğitim için öğretmenlerimize, hastalarımız sağlık için doktorlarımıza, arazilerimiz belediyenin imar müdürüne, ağaçlarımız muhafaza memuruna, evlerimizin güvenliği polise, sosyal düzenimiz hâkim-savcıya, namazlarımız imama emanet değil mi? 120 km hızla yolda giderken yolu yapan mühendise, asfaltı döken işçiye, toprağı seren graydere güvenmiyor muyuz?
Sınava soktuğumuz evladımızın, kreşe yolladığımız yavrumuzun biberonu bile birilerine emanet.
…
Bugün yaşlanan sıkıntıların önemli bir kök sebebi de emanetin ehline verilmemesinden kaynaklı olduğunu görmemiz lazım.
Emaneti ehline vermemiz gerektiği sadece bir temenni değil emir telakki edilecek bir durumdur. Emanetin hukukunun yerine getirilmesi hususunda bireysel olarak da müesses yapılar olarak da daha fazla çaba harcanması gerekliliği de ortadadır.
Türküde deniyor ya “Hakkın emaneti bendedir bende”..
Dağlara taşlara verilen emaneti taşıyamayan yalan dünyanın yiğit emanetçisi insan yaratılan en şerefli varlık olmanın şanını her daim sinesinde yaşatmalıdır.