Afyon Masalları: Çoban ile Ağanın Kızı
Afyon Masalları: Çoban ile Ağanın Kızı
Bir varmış bir yokmuş. Köyün birinde bir ağa ve bir de kızı varmış. Bu ağaya bir gün sürülerini otlatmak için bir çoban lazım olmuş. Ağa bir çoban bulmuş sürülerini ona teslim etmiş. Çoban ağanın sürülerini alıp giderken bir gün ağanın kızını görmüş. İlk görüşte kızı sevmiş. Kız da çobanı görünce gönlü ona ısınmış ve o da çobanı sevmiş. Bu ağanın bir annesi varmış. Çobanla kızın birbirlerine sevdalandıklarını anlamış. Durumu oğluna anlatmış. “Oğlum senin kız ile çoban birbirine sevdalandı.” demiş. Ağa da “Ana bir de bunu çıkarma başımıza. Nereden sevdalanacaklar!” demiş. Aradan birkaç gün geçmiş. Kız çeşmeye gitmiş. Çoban da çeşmenin yukarısında koyunları otlatarak çeşmenin olduğu yere indiriyormuş. Çoban, kızı görünce hemen bir yere saklanmış. Kendini göstermemiş. Kız da çeşmede çamaşırları yıkıyormuş. Kolundaki bilezikleri çıkarıp bir taşın üstüne bırakmış. Oğlan bilezikleri görünce gizlice gidip almış. Kız bir bakmış, bilezikleri yok… Bunun üzerine bir deyiş söylemiş:
Ey taş, her yerin delik
Pınardan akan üç bölük
Ben bilezikleri kaybettim
Alan versin hemen
demiş. Oğlan kızın söylediklerini duyunca o da bir deyiş söylemiş:
Ey çeşme taşların delik
Pınardan akan üç bölük
Ben pınara varmadım
Elimi yüzümü yumadım
Bilezikleri de görmedim
demiş ve çoban ortaya çıkmış. Bilezikleri kıza geri vermiş.
Kızla oğlan çeşmenin başında uzun uzun kalmışlar, söyleşmişler, konuşmuşlar. Ağanın anası bunları görmüş. Kadın gidip oğluna durumu anlatmış. “Bunlar birbirlerine sevdalanmışlar. Yanık yanık konuşurlarken gözlerimle gördüm.” demiş. Ağa da “Ne edeceğim ana ben şimdi?” demiş. Anası da oğluna şöyle bir akıl vermiş:
“Bir tane koyunu kes. İçine zehri koy. Sonra bunu fırında pişir. Çobanın önüne koyup yedireceksin.” demiş. Kız meğer önceden eve gelmiş. Ninesiyle babasının gizli gizli bir şey konuştuklarını görmüş ve bunları dinlemiş. Hemen durumu çobana bildirmiş. “Seni zehirli koyun etiyle öldürecekler.” demiş.
Ağa anasının kendisine dediklerini bir bir uygulamış. Fakat çoban etten yememiş. Ağa bundan şüphelenmiş. Bu sırada çobanla kız buluşmuşlar ve kaçmaya karar vermişler. Sabahın erken saatlerinde çoban ve kız ata binmişler ve gitmişler. Kızın ninesi bunları görmüş ve hemen ağaya haber vermiş. Ağa ve adamları hemen bunların peşine düşmüşler. Çoban ile kızın bindiği at çok yorulmuş. Bir yerde dinlenmişler. Bu arada çoban bir ağacın dibinde, kızın dizlerine başını koyarak uyumuş. Kız çok endişeliymiş. “Babamgil bizi yakalarsa sevdiğimi öldürürler.” diye düşünüyormuş. Kız bu düşüncelerle ağlamaya başlamış. Gözyaşları çobanın yanağına düşmüş. Çoban uyanmış. “Niye ağlıyorsun?” demiş. Kız, “Şu tarafa bak. Gelenler var. Bunlar babamgilse sana zarar verirler.” demiş. Bunlar gerçekten de kızın babası ve ağanın adamlarıymış. Ağa ve adamları gelince çoban ile kız birbirlerine sarılmışlar. Kız babasına “Bizi birbirimizde ayırma.” diye yalvarmış. Ağa o öfkeyle oracıkta kızı ve çobanı öldürmüş. Kızın ve çobanın kanlarının aktığı yerden iki gül bitmiş. Bu masal da burada bitmiş.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Sibel Öztürk tarafından derlenmiştir.)