Afyon Masalları: Padişahın Oğlu ile Fatma
Afyon Masalları: Padişahın Oğlu ile Fatma
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Fatma adında bir kız ve bir de onun oğlan kardeşi varmış. Bunların bir de anne babası varmış. Anneleri hastaymış. Onun sihirli bir ineği varmış.
Kızın ve oğlanın anası hasta olduğu için babası başka bir kadınla evlenmiş. Bunların üvey annesinden bir tane de Ayşe adında kardeşi varmış. Bundan bir süre sonra Fatma’nın annesi vefat etmiş. Üvey annesi Fatma’ya eziyet etmeye başlamış. Her gün Fatma’yı hayvan otlatmaya yollarmış.
Ona her gün “Elinde bunları eğireceksin.” diye bir çuval yün verirmiş. İnek sihirli olduğu için Fatma’ya yardım edermiş. Eve geldiğinde üvey annesi Fatma’ya sorarmış: “Ne çabuk bitirdin!” dermiş.
Fatma inek gütmeye giderken bir yaşlı teyze gelirmiş. “Fatma kızım şu başımdaki bitleri öldür.” dermiş. Fatma sakız çiğnediği için nine bit öldürüyor zannedip “Allah razı olsun.” deyip sevinirmiş. Bir gün inek otlatmaya kardeşi Ayşe ile gitmiş. O teyze yine gelmiş. “Ayşe kızım şu başımdaki bitleri sen öldür.” demiş. O da “Git şuradan, ben senin bitlerini öldüremem.” demiş. Nine de “Fatma kızım gel seni altın kazanına batırayım.” demiş. Ayşe için de “Ayşe’yi de katran kazanına batırayım.” demiş. Fatma ışıl ışıl parlamış ve sevinerek evine gitmiş. Ayşe de ağlayarak evine gitmiş.
Üvey annesi Fatma’ya kızdığı için bir gün onun sihirli ineğini kesmeye çalışmış. Bunu duyan Fatma ineğinin yanına gidip ağlamış. İnek de konuşmaya başlamış. Demiş ki, “Fatma sen hiç üzülme. Varsın beni kessinler. Benim etlerim sana, babana, kardeşine tatlı gelecek; üvey annene ve Ayşe’ye zehir gibi gelecek. Beni kestikten ve etlerimi yedikten sonra benim bütün kemiklerimi toplayıp ahırımın içine gömeceksin. Onların hepsi sana ve kardeşine altın elbise, para olacak; size ömür boyu yetecek.” Fatma ağlamış, yalvarmış.
Fatma’nın ineğini kesmişler, etlerini pişirmişler. Yerken babasına, kardeşine, Fatma’ya ineğin eti çok tatlı gelmiş. Üvey annesine ve üvey kardeşi Ayşe’ye ise etler zehir gibi gelmiş.
Bir gün köyde düğün olmuş. Fatma’nın üvey annesi ve kardeşi Ayşe, düğüne giderken onu ve oğlan kardeşini bir odaya kapatmış ve önlerine de birer tane kazan koymuşlar. “Bunların içine ağlayıp biz gelinceye kadar dolduracaksınız.” demişler.
Komşusu gelip Fatma’ya “Düğüne gidelim” diye çağırmış. Fatma da “Üvey annem bizi buraya kapattı. Bunları gözyaşlarınızla dolduracaksınız, dedi. Biz nasıl gidelim?” demiş. Komşusu da “Dur!” demiş. “Ben size su ve tuz getireyim. Kazanlara dökün, bunları sizin gözyaşlarınız sansın.” demiş. Sonra hazırlanıp düğüne gitmişler. Saat on iki olmuş. Düğünden dönerken Fatma ayağındaki altın terliği çamura batırmış. Eve gelmişler. Üvey annesi gelmiş. “Siz düğüne gelmediniz değil mi?” demiş. Fatma ”Üstümüzden kapıyı kilitleyip gittin. Kazanları da önümüze koydun. Gözyaşlarınızı da bunlara doldurun dedin. Biz de ağlıyoruz. Düğüne nasıl gidelim!” demiş.
Sabahtan padişahın oğlu saraya giderken yol üzerinde Fatma’nın altın terliğine rastlamış. Padişahın oğlu “Bu terliğin sahibi kimse onunla evleneceğim.” diye geçirmiş içinden. Bütün köyün kızlarını gezmiş. Kızlar terliği denemiş. Kimseye olmamış. En sonunda Fatma’nın evi kalmış. Fatma’nın evine geldikten sonra Ayşe terlikleri giymiş. Denk gelmemiş. “Bu evde başka kız var mı?” diye sormuş padişahın oğlu. “Yok demişler” ve Fatma’yı saklamışlar. Fatma bir yolunu bulmuş ve kendi çıkmış. Terliğin diğer eşini de alıp gelmiş. Padişahın oğluna “Bu terliğin eşini mi arıyorsunuz?” demiş. Fatma ayağına terliği giymiş. Padişahın oğlu “Ben seni alacağım.” demiş.
Düğün hazırlıklarına başlamışlar. Bu sırada Fatma’nın üvey annesi onun için bir kötü bir şey düşünüyormuş. Dünürcüler gelirken üvey anne Fatma’yı dövüp başka bir odaya kapatmış. Kendi kızını da giydirip hazırlamış. Dünürcüler gelmişler. Onlar geldikten sonra bir horoz “Gukla guk! Fatma Hanım başka odada, Ayşe Hanım gelinliğin altında.” demiş. Kadının biri de “Susun, bu horoz bir şey anlatıyor.” demiş. Dinlemişler. Örtüyü kaldırmışlar. Ayşe’yi dövüp başka odaya kapatmışlar. Fatma’yı giydirip götürmüşler.
Aradan bir sene geçince Fatma’nın üvey annesi “Ben Fatma’yı görmeye gideyim.” demiş. Fatma’nın evlendikten bir sene sonra bir çocuğu olmuş. Üvey annesi, Fatma’ya “Kızım senin başını ve elbiselerini yıkayalım.” demiş. Çamaşırları yıkamış. Ondan sonra başını yıkarken başına bir tane sihirli bir taç giydirmiş. Fatma o arada bir kuş olup uçmuş. Üvey anne kendi kızını Fatma’nın yerine geçirmiş. Çocuğu kucağına vermiş ama çocuk kızın kucağında bir türlü durmamış. Padişahın oğlu gelmiş, “Bu çocuk niye durmuyor?” demiş. Ayşe “Bilmiyorum niye durmadığını.” demiş. Padişahın oğlu dışarı çıkmış. Bir tane kuş gelip dala konmuş. Kuş “Benim çocuğum duruyor mu?” demiş. Padişahın oğlu kendi kendine “Bu kuş ne diyor?” demiş. Sonra kuşu tam yakalayacakken kuş uçmuş ve kaçmış.
Padişahın oğlu başka bir sefer kuş uçarken onu yakalamış. Kuşu severken tüylerinde bulunan dikenleri teker teker çıkarmış. Dikenleri bitince kuş insana dönüşmüş. Bir de bakmış ki, karşısında Fatma duruyor. Padişahın oğlu “Fatma sana ne oldu?” demiş. Fatma “Üvey annem bana zehirli bir taç giydirdi. Ben de o arada kuş olup uçtum. Kendi kızını benim yerime geçirdi.” demiş. Bunları duyan padişahın oğlu artık tahammül edemeyip çok sinirlenmiş. Bir tane deveyi aç, bir tanesini de susuz koymuş. Üvey anayla kızını cezalandırmış. Padişahın oğlu karısı Fatma’yla çocuğunu alıp artık mutlu mesut yaşamışlar.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Semra Demir tarafından derlenmiştir.)