Hayatı Okumak
Evren bir kitap ve varlık onun kelimeleridir. Âlem bunu bize en çok rüyalar yoluyla anlatır. Birbiriyle hiçbir ilgisi olmadığını zannettiğimiz kişiler, olaylar ve diğer şeyler rüyalarımızda bir araya gelir. Aslında çok karmaşıkmış gibi görünen rüyalar kendi içinde anlamlı bir şekilde bir araya gelen kelimelerden ve cümlelerden ibarettir. Rüyaların kelimeleri farklı zamanlarda beraber olduğumuz şeylerdir. Evren, bize gösterdiği bu şeyler yoluyla bir mesaj vermekte ve bu mesajı bizden yorumlamamızı beklemektedir. Biraz daha düşünüldüğünde hayatın kendisi de varlıklardan müteşekkil cümlelerden, uzayan paragraflardan ibarettir. Temeli bir düşünceye, bir tasavvura dayanan bunca şey bir araya geldiğinde anlamlı bir bütünü teşkil ederler aslında. Fakat bu şeyler tek tek ve parça parça düşünüldüğünde pek bir şey ifade etmezler. Onları yorumlamada zaaflar meydana gelir. Bu noktada şunu en baştan kabul etmek gerekir: Bu hayatta hiçbir şey tesadüfen bir araya gelmiyor. Hayat, karşılaştığımız şeylerin üzerinde durmamızı ve bunların üzerinde zihin yormamızı istiyor bizden. Bu da hâliyle muhatabından yorum, tefekkür ve incelik bekliyor. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi kâinat bizimle sembolik bir dil ile iletişim kuruyor. Tabir edilmemiş bir rüya her ne ise üzerinde zihin yorulmamış, incelikle tefekkür edilmemiş hadiseler, insanlar ve diğer şeyler de odur. Şeyler bir araya geldiğinde bizim için anlamlı cümleler hâline gelirler halbuki.
Yaşanan bu hayattaki dağınık şeyler bir mânâ ile bir araya gelir, anlamlı bir bütün oluşturur. Zihin ve kalp bu anlama odaklanmadıkça hadiseler, şeyler ve insanlar arasında savrulup dururuz. Hayata böyle bir anlam yükleyip karşılaştığımız şeyler arasındaki bağı kurduktan sonra olan biteni okumaya çalışmak bize hayatı derinden, olan biteni ise özünden izlemek gibi bir imkân verir. Aslında temas kurduğumuz, bizim de bizzat içinde bulunduğumuz ve hayata şekil veren sonsuz bir tasavvur hâlidir. Bu bize, toprağın çok derinlerinde akıp duran nehirler ve yeraltı suları gibi eşyanın ve olayların içinde seyreden çok etkileyici bir anlam derinliğinin bulunduğu fikrini verir. Olaylar, şeyler ve nihayet bütün bir varlık buna göre şekillenmektedir. Düşüncelerimizle, duygularımızla biz bu anlam derinliğinin içinde ve belki de bu seyrin tam merkezinde yer almış oluyoruz. Böyle olunca âleme hâkim olan sembolizmin yahut eskilerin tabiriyle kuş dilinin bir yönü de aydınlığa kavuşmuş oluyor. Bu sayede kelimelerini dikkatle seçen, cümlelerini düzgün kılan biri gibi hayatta atacağımız adımlarımız da daha itinalı olmaya başlar. Bu, çevremizi ve hatta kaderimizi teşkil eden kuvvet içinde bizim aktif olduğunuzu söyler bize. Zaman bir kitap, günler bu kitabın sayfaları, olaylar eşya ve insanlar ise bu sayfanın kelimeleri ve cümleleridir artık.
Bizim yazdığımız ve bizim meydana getirdiğimiz bir kitaptır hayat. Onu okumayı öğrendiğimizde yazdığımız şeylere de dikkat edeceğimiz kanaatindeyim.