Afyon İhsaniye Masalları ”Kara Köpek”
Afyon İhsaniye Masalları ”Kara Köpek” Bir varmış bir yokmuş. Çok eskiden bir oduncu Hasan varmış. Bu oduncunun birbirinden güzel üç kızı varmış. Adam bir gün odundan gelirken elma dolu bir bahçenin önünden geçiyormuş. Kızı Havva aklına gelmiş. Bir sepet elma toplamış, kızına götürmüş. Kızı Havva çok sevinmiş. Yemiş.
Bahçenin sahibi daldaki her elmayı sayarmış ve o gün elmaların eksik olduğunu anlamış. Beklemeye başlamış. “Alan bir daha gelir.” demiş. Oduncu bir süre sonra gelmiş. Tam giderken yakalanmış. Adam elmaları izinsiz aldığı için onu cezalandırmak istediğini söylemiş. O da kızını çok sevdiğini, onun kırılgan, sevecen, iyi, çok güzel biri olduğunu söylemiş. Bahçenin sahibi “Eğer kızını getirmezsen ya seni ya da kızlarını hayat boyu köle yaparım.” demiş. Oduncu mecbur kalıp “Kızı getireceğim, istemezse ben gelip köle olacağım.” demiş. Bahçenin sahibi “Tamam.” demiş.
Oduncu Hasan evine gitmiş. Kızına olanı anlatmış. Kızına “Senin oraya gitmene izin vermem.” demiş. Adamın ağzının yamuk, gözünün kör, bir de yaşlı olduğunu söylemiş. Kızı sabaha kadar düşünmüş. Babası Hasan uyanmadan o yere varmış. Kapıyı çalmış ve “Ben Havva. Babamın yerine köle geldim.” demiş. Adam kızı içeri almış. Bu adamın adı Hüseyin’miş. Ev değil, saraymış orası. Evi gezdirmiş kıza. Adam ona evin kırk odasının olduğunu söylemiş ve “Hepsine gir ama bu odaya sakın girme.” demiş. Havva da “Tamam” demiş.
Aylar geçmiş. Hüseyin gündüz evden çıkmazmış. Bir de ne zaman cenaze olursa gece gidermiş. Kız da nereye gittiğini merak edermiş. Bir gün yine cenaze olmuş. Havva uyuyormuş gibi yapmış. Uyumamış. Hüseyin’i beklemiş. Hüseyin’in bir cesedi getirip odaya koyduğunu görmüş. Sonra beklemiş. Hüseyin odasına girip uyumuş. Havva kapıyı açmaya çalışmış. Kilitliymiş. Anahtar Hüseyin’in boynundaymış. Alması lazımmış, fakat alamamış. Gece olmuş. Hüseyin odaya girmiş. Her zamanki gibi bir köpek hırlaması duyuluyormuş. Anahtar deliğinden bakarken siyah bir köpeğin sabah ezanıyla bir adama dönüştüğünü görmüş. İnanamamış. Korkmuş. Merakla, korkuyla her gün Hüseyin’i izlemiş. Kötü kokulara rağmen bir gece yine oradan çıkmış. Yorgunlukla ve toklukla adam sızmış.
Hiç yemek yemezmiş Hüseyin. Evde zamanla Havva’ya âşık olmuş. Havva bir yandan gitmek istiyor, bir yandan da babasına kıyamıyormuş. Onun sayesinde babası odunculuk yapmaktan kurtulmuş. Havva, Hüseyin’in neden böyle olduğunu öğrenmeye karar vermiş. O gece boynundaki anahtarı almaya çalışmış ve almış. Heyecanla kapıyı açmaya koşmuş. Korkuyla açmış. Oda çok büyükmüş. Odanın içi hayvan kemikleriyle doluymuş. Tam çıkarken Hüseyin arkasına gelmiş. Korkuyla gitmek istemiş babasının evine. “Senin gibi ne olduğunu bilmediğim kişiyle yaşamam.” demiş. O da “Gitme, bırakma beni. Ben böyle değildim. Senin gibi biriydim.” dese de dinletememiş. En sonunda da “Git, izin veriyorum. Nedenini sorma ama bana. Bir söz ver. Eğer ki on beş gün içinde gelmezsen beni bulamayacaksın.” demiş adam Havva’ya. Havva da “Neden?” demiş. “Sana âşık oldum. Gelmezsen on beş gün içinde öleceğim.” demiş. Havva hiçbir şey demeden babasının evine gitmiş. Ailesi çok sevinmiş. Kız derdini hiç anlatamamış.
Günler geçiyormuş. Adam gün gün kötüye gidiyormuş. Hüseyin gördüğü kâbuslarla ve vicdan azabıyla eriyor, bunlara dayanamıyormuş. Havva ise Hüseyin’i ailesinin yanında mutluluktan unutmuş. On beşinci gün rüyasında Hüseyin’in sözünü duymuş ve öldüğünü görmüş. Uyanıp koşarak yanına gitmiş. Ama Hüseyin ölmüş. Onu öyle görünce boynuna sarılıp ağlamaya, öpmeye başlamış. Ve Hüseyin bir anda gençleşip uyanmış. Meğerki büyü bozulmuş. Nasıl böyle olduğunu sormuş Havva. Hüseyin küçükken bir kadının köpeğini yanlışlıkla öldürmüş. Sahibi de oğlan için yarı insan yarı leş yiyen köpek olsun diye büyü yapmış. “Bu büyüyü sadece sevgi bozacak.” demiş. Kıza anlatmış. Havva’ya onu sevdiğini ve kendisiyle evlenmek istediğini söylemiş. Havva “Tamam” demiş. Çok yakışıklı genç bir zengin olmuş Hüseyin. Bundan sonra bir ömür boyu çocuklarıyla birlikte mutlu mesut yaşamışlar. Masalımız da burada bitmiş.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Veli Çakal tarafından Ahmet Kamalı’dan (1951-2020) İhsaniye’nin Kayıhan köyünde derlenmiştir. Ahmet Kamalı ilköğretimden mezundur.)