Afyon İhsaniye Masalları ”Külden Eşek”
Afyon İhsaniye Masalları ”Külden Eşek” Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir köyde bir tane kız varmış. Kızın yedi tane oğlan kardeşi varmış. Kızın oğlan kardeşlerinden haberi yokmuş. Kız on yedi yaşına gelince köyde arkadaşları kardeşin yok diye onunla dalga geçmeye başlamışlar. Bir gün kız ağlayarak annesine gelmiş. Annesi de kızının ağlamasına dayanamamış ve her şeyi anlatmaya karar vermiş. Demiş ki: “Bak kızım! Senin yedi tane oğlan kardeşin var. Onlar uzak bir dağda kulübede yaşıyorlar.” Kız bunları duyunca “Kardeşlerimin yanına gideceğim.” diye annesine yalvarmaya başlamış. Annesi kızına bir eşek yapmış ve “Kardeşlerinin yanına gidebilirsin, ama yolda eşeğe sakın çüş deme.” demiş. “Eğer dersen eşek bozulacaktır.” Çünkü bu eşek külden eşekmiş.
Kız da eşeğe binmiş, yola koyulmuş. Giderken bir tane mavi boncuk görmüş ve eşeğe “çüş” demiş ve eşek yok olmuş. Eve dönmüş. Annesinden bir tane daha külden eşek yapmasını istemiş. Annesi bir daha yapmış “Ama bir hakkın kaldı.” demiş. Kız tekrar yola koyulmuş. Tıngır mıngır giderken bu sefer bir tane bilezik görmüş. “Çüş” deyince eşek tekrar yok olmuş. Yine kız ağlayarak eve dönmüş. Bu sefer annesi iyice tembihlemiş “çüş” deme diye. Bir daha külden eşek yapan annesi onu eşeğe bindirip yollamış. Bu sefer hiç çüş demeden kardeşlerinin evine varmış. Avlu kapısını açarak eve girmiş. Bak bu evin haline, her yer her yerde başlıyor.” demiş. Evi temizlemeye başlamış. Her yeri temizlemiş. Akşama bin bir çeşit yemek yapmış. Abilerine sofra hazırlamış. Bu arada kapı gıcırdamış. Hemen kız dolaba saklanmış. Eve gelen kardeşleri ne görsünler? Her yer toplanmış, sofra kurulmuş, bin bir çeşit yemek yapılmış. Oğlan kardeşler şaşırmış ve aralarında söylenmeye başlamışlar: “Bunları kim temizledi?” diyerek.
Evde biri var mı diye aramaya başlamışlar. Ararken en küçük kardeş, kız kardeşini saklandığı yerde bulmuş ve kardeşlerine haber vermiş. Sonra kız kardeşine sormuşlar “Sen kimsin? İn misin cin misin?” Kız “Ben ne inim ne de cinim. Ben sizin kız kardeşinizim.” demiş.
Tabii ki oğlanların kız kardeşlerinden haberi olmadığından inanmamışlar. Kız, annesinin yazmasını gösterince erkek kardeşleri kıza inanmışlar ve çok sevinmişler. Kız kardeşine artık “Sen de bizimle yaşayabilirsin.” demişler ve onu evde bırakıp dağa oduna gitmişler. Kız kardeş avluyu temizlerken bir tane üzüm tanesi bulmuş. Evin köpeğini çağırmış “Pındili, Pındili!” diyerek. Köpek de gelmeyince üzüm tanesini ağzına atmış. Pındili gelince kıza sormuş, “Neden çağırdın beni?” diye. Kız da, “Bir tane üzüm tanesi bulmuştum. Çağırdım gelmedin. Ben de ağzıma atıverdim.” demiş.
Kıza sinirlenen Pındili evin bacasına çıkarak, bacanın içine su dökünmüş ve yanan ateşi söndürmüş. Ateş sönünce kız düşünmeye başlamış. Çünkü akşama yemek yapması gerekiyormuş. Ateş olmayınca yemekleri yapamayacakmış. Kız dışarıya çıkarak ateş aramaya başlamış. Dağ tepe yürüdükten sonra incecik bir duman görmüş. O dumanın olduğu yere varmış. Avlunun içine girmiş. Bir tane fırın varmış. Fırının içinde cadı karısının üç tane gelini varmış. Cadı karısının bir dudağı göğü bir dudağı yeri süpürüyormuş. Kıza sormuşlar:
“Senin burada ne işin var? Şimdi kaynanamız gelirse seni yer.” demişler. Kız da:
“Ne olursunuz bana ateş verin. Kardeşlerime yemek yapacağım.” demiş. Gelinler kıza ateşi vermişler, yollamışlar. Cadı karısı kalkmış, gelinlerinin yanına gelmiş ve gelir gelmez “Eti meti koktu.” demiş. Gelinler cadı karısına “Avcunu yala.” demişler. Yalamış. Tekrar “Eti meti koktu.” demiş. Sonra avluya çıkmış. Kız şalındaki ipi düşürmüş gitmiş. Cadı karısı ipi bulmuş, sora sora yola düşmüş. Kızın evini bulmuş ve kapıyı tıklatmış. Kız kapıyı açmamış. Abileri tembih etmişler. “Kapıyı kimseye açma.” demişler. Cadı karısı “Ben senin teyzenim, aç kapıyı.” demiş. Kız da açmamış. Cadı karısı da kapının zembereğinden “Elini uzat, yüzük vereceğim.” demiş. Kız da parmağını uzatmış. Cadı karısı da parmağını ısırıvermiş. Kız zehirlenmiş, kapının arkasında bayılmış.
Cadı karısı gitmiş, kardeşleri gelmiş. Kapıyı çalmışlar, açan olmamış. Telaşa kapılmışlar. Kapıyı açamamışlar. Bacaya gitmişler, bacada duman çok olduğundan inememişler. En küçük kardeşleri yandım dedikçe “ipi sallayın” dermiş. Sonunda inmiş aşağıya. Kapıyı açmış kardeşlerine. Soğan kokutarak uyandırmışlar kızı. Kardeşine sormuşlar “Bunu sana kim yaptı?” demişler. Kız kardeşi de,
“Bana bunu cadı karısı etti.” demiş. Bunlar da yedi kardeş toplanmışlar, cadı karısına gitmişler. Cadı karısına sormuşlar “Kırk katır mı istersin, kırk satır mı istersin?” demişler. O da “Kırk tane katır isterim.” demiş. Cadı karısını tutmuşlar, kırk tane katıra bağlamışlar. Katırların kuyruklarına da birer tane diken kıstırmışlar. Katırlar da taşlara, kayalara çarpa çarpa cazı karısını öldürmüşler. Oğlanlar evlerine dönmüş. Yedi tane kız bulup evlenmişler. Bir tane de damat bulup kız kardeşini onunla evlendirmişler. Annelerini yanlarına getirip mutlu mesut yaşamışlar.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Melih Yarımtepe tarafından Mehmet Yarımtepe’den İhsaniye’nin Bozhüyük köyünde derlenmiştir. Mehmet Yarımtepe ilköğretimden mezundur.)