Afyon Masalları: Akızcık
Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu pek çokmuş. Bir karı koca ve bunların bir kızları varmış. Bu kız her gün sabah namazına kalkarmış. Bir kuş da gelir “Akızcık, akızcık!” diye pencerenin önünde ötermiş.
Günler geceler geçmiş. Bu durum birkaç kere tekrarlanmış. Kız bir süre sonra sararıp solmaya başlamış. Kızın anası “Kızım sana n’oldu? Niye böyle sararıp soldun?” demiş. Kız, “Anne penceremin önüne bir kuş geliyor. Her gün ‘Akızcık, akızcık!’ diye ötüp gidiyor” demiş. Annesi “Kızım, o kuş bir daha gelince ‘Ne diyorsun akuccuk?’ de.” demiş. Kuş bir gün yine gelmiş. “Akızcık, akızcık!” diye ötmüş. Kuş bunun üzerine “Kırık gün meyik(?) başı bekleyeceğim” demiş. Bir de üstüne “Kırk gün meyik başı bekleyeceksin. Yedi yıl kaz güdeceksin.” demiş. Kuş sonra gitmiş.
Kuşla aralarında geçen konuşmayı kız annesine söylemiş. Annesi de “Yedi yıl niye bekleyeceksin! Haydi buradan başka bir yere göç edelim.” demiş. Anne, baba ve kız tası tarağı topladıkları gibi başka bir köye göç etmişler. Giderken bir eve girmişler. Fakat her ne olduysa kız içeride annesi ve babası kapının dışında kalmış. Adam ve karısı kızları içeride kaldıkları için çok ağlamışlar.
Kız içeriye gezmeye başlamış. Odanın birinde yatağa boylu boyunca uzanmış bir delikanlı görmüş. Delikanlı uyuyormuş. Yanına gitmiş ama delikanlıyı bir türlü uyandıramamış. Başında beklemeye başlamış. Günler geçmiş ama delikanlı uyanmıyormuş. Kız delikanlının başında otuz sekiz gün beklemiş. Bir gün olmuş kızın uykusu gelmiş ve uyumuş. Kız uyandıktan sonra delikanlı uyumaya devam ettiği hâlde kapının açık olduğunu fark etmiş. Dışarıda kimse yokmuş. Evin etrafında kazlar varmış. Kız kaderine razı olmuş ve bu evde tek başına kazlarla beraber yaşamaya başlamış.
Bir gün şehre giden bir adam görmüş kız. Bu adam yaşlıymış. Ona “Dede bana bir sabır taşı getir.” demiş. Dede de “Tamam.” demiş. Kız “Getirmezsen yolun izin ters gitsin.” diye de eklemiş. Adam şehre varınca sabır taşını unutmuş. Geri dönerken aklına gelmiş. Şehre geri dönmüş ve kızın kendisinden istediği taşı bulup almış. Adam köyüne dönerken sabır taşını kıza vermiş.
Kız da onu koynuna koymuş. Kız zaman zaman bu sabır taşıyla sohbet ediyormuş. O uyuyan delikanlı da kızı dinliyormuş. Kız “Ey sabır taşı! Ben bir evin kızıydım. Her sabah namazına kalkardım.” diye bütün derdini ve o kuşla olan konuşmalarını anlatırmış. Sonra da şöyle dermiş: “Ey sabır taşı! Sen mi çatlayacaksın, yoksa ben mi çatlayarak öleceğim?” Nihayet bir gün delikanlı uyanmış. Kız da delikanlının uyandığını görünce çok sevinmiş. Bu iki genç birbirlerini çok sevmişler. Kırk gün kırk gece düğün yapmışlar.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Adem Çelik tarafından derlenmiştir.)