Afyon Masalları: Ayşecik
Afyon Masalları: Ayşecik
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Eski zamanlarda köyün birinde bir oduncu varmış. Bu oduncunun küçük bir kızı varmış. Adı Ayşecik’miş. Bir gün oduncunun karısı ölmüş. Oduncu, kızı çok küçük olduğu için evlenmeye karar vermiş. Ayşecik’e üvey bir anne getirmiş. Üvey anneden oduncunun bir tane kızı olmuş. Üvey annenin ismi Fatma imiş. Bu Fatma, üvey kızı Ayşecik’i hiç istemezmiş. Ondan kurtulmak istermiş.
Oduncu bir gün odun kesmek için dağa çıkmış. Üvey anne ve çocuklar evde kalmışlar. Üvey anne plan yapmaya başlamış “Acaba Ayşe’den nasıl kurtulurum?” diye.
Üvey anne çocukları alıp dağa odun kesmeye çıkmış. Ayşe bu durumdan şüphelenmiş ve çantasına küçük taşlardan doldurmuş. Gittiği yerlere o küçük taşları atarak gitmiş. Üvey annesi dağ tepe götürmüş onları. Sonra Ayşecik’e “Sen burada otur, biz baban var mı bakalım gelelim.” demiş. Ayşecik’i orada bırakmışlar. Annesi ve kardeşi gelmemiş. Karanlık çökmeye başlamış. Geceyi ormanda geçirmiş. Ayşecik, aydınlık olunca yola devam etmiş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Bir tane kulübeye rastlamış. Kapıyı çalmış. İçeriden “Kim var orada?” diye bir ses gelmiş. “Ben Ayşecik’im. Bana yardım eder misiniz?” demiş. İçeriden “Buyur içeriye.” demişler.
Ayşecik içeriye girince evde kedi, köpek ve horoz olduğunu fark etmiş. Meğer orası bir cadının eviymiş. Elindeki ekmeği onlara paylaştırmış. Karanlık olmuş. Cadı kulübesine gelmiş ve kapıyı çalmış. Kedi, köpek ve horoz Ayşecik’in iyiliğini unutmamışlar. Cadıya, kedi şöyle demiş:
-Bir bohça elbise getirmeden kapıyı açmayız, demiş. Cadı elbiseyi getirmiş. Bu sefer köpek içeriden seslenmiş:
-Bir küp altın almadan seni içeriye almayız, demiş. Cadı onu da getirmiş ve evin kapısını çalmış. Tekrar kapıyı çalınca bu sefer horoz seslenmiş:
-Bir tane kır at getir. Yoksa seni içeriye almayız, demiş. Cadı gidip bir tane kır at getirmiş.
Gün ışıyıp da her yer aydınlanmaya başlayınca cadı ortadan kaybolmuş. Evdeki hayvanlar Ayşecik’i ata bindirmişler. Yanına bir küp altınla bohçayı da vermişler. Ayşecik bıraktığı taşları takip ederek eve varmış. Üvey annesi altınları ve atı görünce sevinmiş. Bu sefer de kendi kızını dağa götürmüş. “Git sen de Ayşecik gibi altın getir.” demiş. Onu da ormana bırakmış ve eve gelmiş. Kız da az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Sonunda o da cadının evine varmış. İçeride kedi, köpek ve horoz varmış. Kız hayvanları görünce onlara tekme atmış. Yanında ekmek varmış. “Bu ekmeği ben yiyeceğim. Size verip de aç mı kalacağım.” demiş. Gece olmuş, cadı gelmiş ve kapıyı çalmış. İçerideki hayvanlar kapıyı cadıya açmışlar ve “Gir” demişler. Cadı içeriye girince kızı görmüş ve onu yakalamış. Sonra bir güzel pişirmiş. Afiyetle yemiş. Aradan zaman geçince oduncu kızının eve dönmemesi üzerine adam üvey anneyi evden kovmuş. Bundan sonra Ayşecik ve babası mutlu mesut yaşamışlar.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Mehmet Yılmaz tarafından derlenmiştir.