Afyon Masalları: Karabulut
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde bir nine varmış. Bu ninenin bir gelini varmış. Gelin hamileymiş. Doğum olmuş. Çocuk kız olunca babası eşine çocuğu istemediğini söylemiş. Doğum yaptıktan sonra annesi çocuğu ninesinin yanına koymuş. Ninesi kız çocuğunu büyütmüş. Kız, ninesinin yanında evlenme çağına gelmiş. Bu çağa kadar hep evde kalmış. Dışarı hiç çıkmamış. Bir gün bu kız evin duvarını kazmış. Bakmış ki, dışarısı aydınlık. Ninesine “Dışarısı aydınlık!” demiş. Ninesi bu sefer kıza her şeyi anlatmış ve “Baban anneni istemedi. Seni annen benim yanıma koydu. Seni ben büyüttüm.” demiş.
Nihayet kız duvarı kaza kaza büyütmüş ve bir gün oradan kaçıp gitmiş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Bir saraya varmış ve kapısından içeri girmiş. Bir delikanlı görmüş. Delikanlı kıza “Buyur hanım” demiş. Delikanlının adı da Karabulut imiş. Karabulut kızın sahipsiz olduğunu anlayınca ona acımış ve kıza sahip çıkmış. Onu sarayda hanımlara emanet etmiş. Aradan zaman geçince Karabulut’la kız evlenmiş. Bir gün evlerinin yanında cenaze varmış. Kız cenazeye bakıyormuş. Karabulut kıza “Dışarıya bakma!” demiş. Fakat kız merakını yenememiş, yine de bakmış. Bir de görmüş ki, Karabulut dışarıda silkinip kara bir köpek olmuş. Ölüyü yemiş. Bu Karabulut istediği kılığa girebiliyormuş. Kız bunu görünce çok korkmuş.
Karabulut silkinip tekrar insan olmuş ve eve gelmiş. Karabulut’u o halde görünce kız gün gün zayıflayamaya, kötü olmaya başlamış. Bir gün kız Karabulut’a “Annemi özledim.” demiş. Karabulut dışarıya çıkmış, silkinip kocakarı kılığına girmiş. Sonra eve geri gelmiş. Kocakarı kıza “İyi misin? Kocanla aran nasıl?” diye sormuş. Kız da “İyiyim.” demiş.
Kadın dışarıya çıkınca tekrar eski hâline dönmüş ve Karabulut olmuş. Karabulut eve gelmiş. Karısına “Annene ne dedin?” diye sormuş. Kız olanları anlatmış. Karabulut biraz sonra tekrar dışarıya çıkmış ve silkinip yaşlı bir adam kılığına girmiş. Bu yaşlı adam Karabulut’un babası imiş. Eve gelmiş. “Kızım kocanla iyi misin?” diye sormuş. Kız babasına “İyiyim.” demiş. Sonra ihtiyar gitmiş, Karabulut gelmiş. Köpek kılığına girmiş. Kıza hırlamaya başlamış. Kız kendi kendine, “Dışarıya çıkayım, abdest alayım öğleye.” demiş. Kız dışarıya çıkmış ve ağlamaya başlamış. Bir dede varmış. Kıza “Niye ağlıyorsun? Kız ağlama, yanıma gel.” demiş. Kız da dedenin yanına gidip şöyle demiş: “Beni kaçırıver. Eve varsam kocam beni yiyecek.” Fakat ihtiyar kızın söylediklerini ciddiye almamış.
İhtiyardan kendisine bir fayda olmadığını anlayınca kız hamama varmış, içeriye girmiş. Hamamcı kıza “Niye ağlıyorsun?” demiş. Kız, “Evde Karabulut var. Varsam yiyecek beni.” demiş. Hamamcı kadına, kız “Beni kaçır.” demiş. Ondan da bir yardım bulamamış. Kız gitmiş, bu sefer de amcanın birisine “Beni kaçır.” demiş. O adam da yardım etmemiş. Biraz daha gittikten sonra bir çeşmenin yanına gelmiş. Çeşmenin başındaki kavak ağacına çıkmış. O sırada çeşmenin olduğu yere bir kervan gelmiş. Orada konaklamış. Kızı ağaçta görünce kervancılar onu oradan indirmişler. Kız, kervanla beraber padişahın ülkesine gitmiş. Kervancılar getirdikleri hediyelerle beraber kızı da padişaha göstermişler. Padişah kızı çok beğenmiş ve onunla evlenmek istemiş. Kız, “Padişahım seninle bir şartla evlenirim.” demiş. Padişah buna şaşırmış ama yine de “Söyle o şartını.” demiş. “Kız da benden izinsiz saraya hiç kimseyi almayacaksın.” demiş. Padişah, kızın bu isteğine şaşırmış ama “Tamam” demiş. Bundan sonra padişah, kızla evlenmiş. Kırk gün kırk gece düğün yapmışlar.
Biz gelelim Karabulut’a… Karabulut kız kaybolunca onu aramaya çıkmış ve o sırada çeşmeye atını sulamaya gelmiş. Kızı bulmaya kararlıymış. “İğne deliğine de girsen seni bulacağım.” demiş. Çeşmenin yanında bir kervan izine rastlamış. İzler padişahın ülkesine doğru gidiyormuş. Sonra bir silkelenmiş, bulut kılığına girmiş. Epey gitmiş. Karabulut bir yerde kervancılara rastlamış. Bunlar da padişahın ülkesine gidiyormuş. Tekrar insan kılığına girip onların yanına varmış Karabulut, kızın padişahın ülkesine gittiğini anlamış.
Yola düşmüş. Yolda bir kervana daha rastlamış. Kervancılar Karabulut’tan korkmuşlar. Karabulut onlara bir süpürge olacağını ve kendisini padişaha hediye etmelerini söylemiş. Kervancılar da “Tamam” demiş. Karabulut, bir silkelenmiş, çok güzel bir süpürge olmuş. Kervancılar padişahın ülkesine gelmişler. Kural olduğu için ilk padişahın huzuruna çıkmışlar. Sonra da hediyelerini takdim etmişler. Bu arada süpürgeyi de vermişler. Padişah süpürgeyi çok beğenmiş. Padişah bunu eşine göstermiş. Eşi süpürgeden endişelenmiş ve hemen onu parçalayıp pencereden dışarı atmış. Karabulut silkelenip tekrar insan olmuş. Sonra bir pazarcıya gitmiş. “Ben bir halı olacağım. Beni padişaha sat.” demiş. Pazarcı “Tamam” demiş. Sonra Karabulut bir silkelenmiş, çok güzel bir halı olmuş. Pazarcı da gitmiş, halıyı padişaha satmış. Padişah halıyı eşine göstermiş. Kadın halıyı görür görmez hemen dışarı atmış. Sonra Karabulut hemen silkelenmiş ve insan olmuş. Ondan sonra hemen bir kuş kılığına girmiş. Padişahın odasının penceresine konmuş. Padişahın eşi onun Karabulut olduğunu anlamış, kuşu hemen yakalamış ve başını koparmış. Karabalut da ölmüş. Böylece padişah ve eşi Karabulut’tan kurtulmuşlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Semra Demir ve Ali Osman Çakmakpunar tarafından derlenmiştir.)