Afyon Masalları: Keloğlan ile Dev Anası
Afyon Masalları: Keloğlan ile Dev Anası
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Uzak diyarların birinde Keloğlan ile anası yaşarmış. Onlar geçimlerini çiftçilikle sağlarlarmış. O sene yaz çok sıcak geçmiş. Bu yüzden tarlalar hep kurumuş. Keloğlan ve anası çok fazla mahsul elde edememişler. Kış gelmiş ve çatmış. Keloğlan ve anasının elinde avucunda bir şey kalmamış. Anası başlamış kara kara düşünmeye…
-Keloğlum keleş oğlum! Evde ne var ne yok hepsi bitti. Bu kış biz ne yaparız, demiş. Keloğlan, anasına,
-Merak etme anacığım. Ben tanıdıklardan borç alır, yazın öderim, demiş. Anası,
-Bu kış gününde kim borç verir oğlum bize. Bizim göze görünür bir tarlamız var. O da bizi kıt kanaat geçindirir, demiş. Keloğlan,
-Dert etme ana. Ben bu işi halledeceğim, demiş. Keloğlan en yakın bildiği arkadaşının yanına gitmiş. Durumunu anlatmış. Arkadaşı,
-Ben de aynı durumdayım. Sana sadece bir şekilde yardımcı olabilirim. Falanca köyde Züğürt Ağa diye birisi vardır. Sona borç verirse o verebilir, demiş. Keloğlan heybesini yanına almış. O karda kışta yollara düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Sonunda adamın köyünü bulmuş ve evine kadar gelmiş. Kapıyı çalmış. Keloğlan’ı içeriye almışlar. Keloğlan durumunu adama anlatmış. Adam Keloğlan’a parayı vermiş. Fakat bu adam üç verirse karşılığında beş alırmış. Keloğlan ve anası o kış, bu parayla idare etmişler. Ertesi sene olmuş. Yaz gelmiş. O sene de Keloğlan tarladan pek bir mahsul alamamış. Züğürt Ağa’ya borcunu ödeyememiş. Ağanın yanına gitmiş. “Ben sana bu sene borcumu ödeyemedim.” demiş. Adam da,
-Şu karşıdaki Yedi Dağlar ardında dev anası ve üç oğlu birlikte yaşar. Dev anasının boynunda kızıl elmas vardır. Onu bana getirirsen borcunu silerim, demiş. Keloğlan düşmüş yollara. Az gitmiş uz gitmiş. Dere tepe düz gitmiş. Sonunda dev anasının yaşadığı yere gelmiş. Gece dev anası uyurken boynundaki elması alıp kaçacakmış.
Gece olmuş. Keloğlan heybesindeki çakıyı çıkarmış. Tam elmasın ipini keserken çakı Keloğlan’ın elinden düşmüş dev anasının koluna saplanmış. Dev anası bağırarak uyanmış. Onun sesine oğlanları da uyanmış. Keloğlan heyecan ve korkudan bir şey diyememiş, ne yapacağını bilememiş. Dev anası Keloğlan’ı iki parmağının arasına almış. Keloğlan “Aman” demiş, “Yaman” demiş, dinletememiş. Sonunda dev anası Keloğlan’ın seslenişlerine acımış. Keloğlan da ona derdini anlatmış:
-Ben bu kış gününde elimde avucumda ne varsa satıp savurdum. Anladım ki, az ile yetinmeyen çoğu hiç bulamazmış. Sen şimdi beni bırak. Ben de yoluma gideyim. Bu da bana ders olsun. Elimde olanın kıymetini bileyim, demiş. Dev anası Keloğlan’ın bu sözlerine hiç kanmamış. Keloğlan’a “Bana bak insanoğlu! Seni buraya kim gönderdi?” demiş. Keloğlan da “Züğürt Ağa” demiş. Dev anası çok kızmış. Tam onu yiyecekken Keloğlan devin ellerinden kurtulmuş. Dev ile üç oğlu Keloğlan’ın peşine düşmüşler. Az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler. Keloğlan bakmış ki, dev anası ile oğulları peşinde. Hemen yüksekçe bir yere çıkmış. Devin ve çocuklarının üzerine kocaman bir kaya yuvarlamış. Dev ve çocukları oracıkta hemen ölmüş. Keloğlan devin boynundan elması almış. Meğer Züğürt Ağa “Nasıl olsa Keloğlan’ı dev öldürecek.” diye tarlasına konmuş. Anasını da evden çıkarmış. Keloğlan bir de gelmiş ki, tarlası ve evi elden gitmiş. Anacığı da perişan bir halde. Hemen padişahın sarayına doğru yola çıkmış. Padişaha durumunu, Züğürt Ağa’nın zulümlerini anlatmış. Padişah bir tabur asker göndermiş. Askerler Züğürt Ağa’yı yakalayıp cezalandırmışlar. Keloğlan evini ve tarlasını kurtarmış. Elmas da kendisine kalmış. Bundan sonra annesiyle mutlu mesut yaşamışlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…