Afyon Masalları: Tak Tak Babacığım
Afyon Masalları: Tak Tak Babacığım
Bir varmış bir yokmuş. Bir karı koca ve iki de çocukları varmış. Bu aile hep beraber mutlu mesut yaşarlarmış. Çocuklar büyüdükten sonra kadın bir gün ölmüş. Babaları da tekrar evlenip eve üvey anne getirmiş. Üvey anne çok kötü bir kadınmış. Kadın, adama “Ben çocukları istemiyorum. Al götür bunları.” demiş.
Kadın çok ısrar edince baba bir gün bu çocukları bir dağa götürmüş. Ellerine bir tane yırtık çuval vermiş. Tepenin arkasına da bir boş kabak asmış. Rüzgâr estikçe kabak ağacın gövdesine vurup tak tak diye ses çıkarırmış. Baba, çocuklarına “Ben bu tepenin yamacında oturacağım. Siz de bu halatı silkin, çuvala doldurun.” demiş. Sonra baba başka bir köye gitmiş.
Çocuklar çuvalı doldurdukça halat çuvalın altından dökülüyormuş. Çünkü çuvalın altı delikmiş. Bu arada kabak tak tak diye ses çıkarıyormuş. Çocuklar da babalarının orada olduğunu sanırmış. Büyük kız “Kardeşim! Çabuk ol. Akşam oldu, babam bizi bekliyor.” demiş. Çocuklar bir müddet sonra gitmişler ve bakmışlar ki, babaları yok. Kız “Tak tak babacığım, beni kandıran babacığım” demiş ve ağlamış.
Akşam karanlığında çocuklar uzun uzun ağlamışlar. Bu arada sürekli yürüyorlarmış. Az gitmişler uz gitmişler, bir kayanın dibine varmışlar. Gece olmuş. Çocuklar oracıkta uyumuşlar. Sabah olmuş, tekrar yola düşmüşler. İki kardeş çok susamış. Yürüye yürüye ayı izinde su bulmuşlar. Onlar bir insanın, ayı izinden su içersen ayı, geyik izinden içerse geyik, canavar izinden su içerse canavar olacağına inanıyorlarmış. Kız “Yusuf, ayı izinden su içme ayı olursun. Geyik izinden içme geyik olursun. Canavar izinden içme canavar olursun.” demiş. Bu kardeşler bir ağacın altında uyumuşlar. Yusuf dayanamayıp geyik izinden su içmiş. Ablası uyanmış bakmış ki, küçük kardeşi geyik olmuş. Ablası:
“Yusuf. Ben sana demedim mi! Neden suyu içtin!” demiş ve çok ağlamış. Ablası, kardeşini orada bırakmamış. Yanında götürmüş. Geyik kardeş, nerede bir ekmek parçası bulsa ablasına getirirmiş. Bunlar az gitmişler, uz gitmişler. Dere tepe düz gitmişler. Bir çeşmenin başına varmışlar. Abla çeşmenin yanında bulunan bir ağacın tepesine çıkmış. O sırada çeşmenin başına bir bey oğlu gelmiş. At, her zamanki gibi çeşmeden su içmek için yanaşmış.
At, ağaçtaki kızın yansımasını suda görünce kişnemiş. Bey oğlu da başını kaldırıp bakınca kızı görmüş. Beyoğlu “Kimsin sen? Hemen aşağı in.” demiş. Kız inmek istememiş. Bey oğlu silahını kıza doğrultunca kız korkmuş ve aşağı inmiş. Bey oğlu kıza ilk görüşte âşık olmuş. Onu atın terkisine almış. Saraya gelmişler. Bey oğlu kızla evlenmiş. Evlendikleri gece kız buna başından geçenleri teker teker anlatmış ama kardeşinin geyik olduğunu söylememiş. Kız, bey oğluna “Ava gittiğinde bir geyik görürsen onu canlı getir. Biz yıkamadan yemeyiz.” demiş. Bey oğlu da “Tamam.” demiş.
Gel zaman git zaman kız sarayda yaşamaya başlamış. Fakat yine de çok üzgünmüş. Sarayda hep şöyle dermiş:
Geyik uçtu dağa kaçtı
Karlı buzlu sular içti
Yavrusundan ayrı düştü
Bir geyikçik ağlar anca
Yavrum der de ağlar anca
Bey oğlu, bir gün ava gittiğinde bir geyiğe rast gelmiş. Onu canlı yakalamış ve karısına getirmiş. Kız, geyiği yıkamaya götürmüş. Bir de bakmış ki, bu geyik onun kardeşiymiş. Orada dua etmiş. “Allah’ım! Kardeşimi tekrar eski hâline döndür.” diye yalvarmış. Kızın duası kabul olmuş. Kız, kardeşini bey oğluna getirmiş. Olanları anlatmış. Bey oğlu da buna çok sevinmiş. Bundan sonra sarayda mutlu mesut yaşamışlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Emre Yarımtepe tarafından babaannesi Sultan Yarımtepe’den derlenmiştir. Sultan Yarımtepe 1938 doğumludur. İhsaniye’nin Bozhöyük köyünde ikamet etmektedir. Tahsili ilkokul ikinci sınıfa kadardır.)