Ai̇le Öyküsü, Kanser Görülme Ri̇ski̇ni̇ 3 Kat Arttırıyor
Özel Ümit Batıkent Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Aydın Erkul, son yıllarda çevresel faktörlere bağlı olarak kanser hastalarının arttığını belirtirken, ailede kanser hastası olan bir kişinin gelecek kuşaklarında da kanser görülme ihtimalinin normal bir bireye göre 3 katı fazla olduğunun altını çizdi.
Çevresel faktörlerin önemli bir etken olduğunu ifade eden Dr. Erkul; “Çevre kirliliği, tüketilen sağlıksız besinler, paketli gıda ürünleri, organik gıda üretiminin azlığı, GDO’lu besinlerin fazla üretimi, endüstriyel sektördeki kanserojenlerle temas, sigara kullanımı, aile öyküsünün pozitif olması kanser gelişiminde oldukça önemli faktörlerdir” dedi.
Dr Erkul, aile öyküsüne sahip hastalara yönelik şu ifadeleri kullandı: “Ebeveynlerden birinde kanser varsa sonraki kuşaklarda kanser görülme riski çok daha fazladır. Kanserden kansere değişmekle beraber genelde en az 3 katı fazladır. Biz bu hastaların rutin kontrollerine daha erken gelmelerini istiyoruz. Örneğin babasında veya dedesinde prostat kanseri varsa 45 yaş sonrasında yılda bir kez Üroloji hekimine başvurmasını öneriyoruz. Aile öyküsünde kanser mevcutsa maalesef görülme yaşı çok daha erkene çekiliyor.”
Grip gibi bir anda olmuyor”
Kanserin çok geniş bir konu olduğunu belirten Dr. Erkul, kanser oluşumunda kromozomların önemine dikkat çekti. Dr. Erkul, “Hepimizin bir genetik kodu var ve bu genetik kodları da oluşturan kromozomlardır. Temelde kanser nerede oluşursa oluşsun temel problem bu kromozomlardaki kırılmalar, aksamalar ve bozulmalardır. Kısaca bu bozukluk sonucunda genetiğin aktardığı bilgi bozuluyor. Bu bilginin bozulmasına bağlı olarak da normalde kontrol altında olan hücrenin yenilenmesi ve bölünmesi tamamen kontrolsüz hala geliyor. Hastalar kanserin ortaya çıkma sürecinde oluşan belirtilere alışıyor. Bu sebeple geç geliyorlar. İleri evrede kanser vakalarıyla karşılaşıyoruz. İleri evrede tespit edilen hastalara da maalesef yapılabilecek tedaviler çok kısıtlı” dedi.
“Kanserde erken tanı hayat kurtarır”
Hastalarda kanser hastalığını erken evrede yakaladıklarında güzel sonuçlar elde ettiklerini söyleyen Dr. Erkul, hastalığın tanısında en büyük görevin hastalara düştüğünü belirtti. Hastanın kendisinde ortaya çıkan belirtileri önemsemesi gerektiğini ifade eden Erkul sözlerine şu şekilde devam etti: “İdrardaki küçük kanamalar, vücudun herhangi bir yerinde olmaması gereken süregelen ağrı, vücudunda ele gelen bir kitle, sertlik veya şişlik ciddi bir kanserin habercisi olabilir. Bundan dolayı vücudumuzda ortaya çıkan belirtilere hassas olacağız.
Hekim olarak, şikayetiniz olmasa dahi belirli aralıklarla hastaneye gidip rutin kontrollerin veya Check-Up muayenesinin yaptırılmasını öneriyoruz. Hastaların yılda bir kere bunu yaptırmaları pek çok hastalığın tanı ve tedavisinde çok önemli. Ümit Hastanesi’nde Check-Up programında ürolojiyle ilgili tetkiklerin geniş anlamda bakıldığını söylemek isterim.” Kanserin ömür boyu takip edilmesi gereken bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Erkul, tedaviden sonra da kişilerin kontrollerine devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.
“İdrardaki değişikliklere dikkat”
Ürolojiye gelen hastalardaki ilk belirtilerin idrardaki değişiklikler olduğunu söyleyen Dr. Erkul, en sık karşılaştıkları belirtinin idrardaki kanama olduğunu belirtti. Erkul, “İdrarda olan kanamayı bazen bir pembelik bazen de kıpkırmızı bir idrar şeklinde görebiliyoruz. Bu kanama genelde ağrısız olduğu için hasta tarafından önemsenmiyor. Bir diğer nokta da ele gelen kitleler. Banyo esnasında karında, genital bölgede ele gelen herhangi bir sertlik, şişlik gibi en ufak bir şüphede dahi doktora başvurmalıdırlar” ifadelerinde bulundu.
“Kanseri ilk evrede teşhis etmek önemli”
Teknolojinin verdiği imkânlarla tedavi kalitesinin ve hastaların ameliyatta kalma sürelerinin gün geçtikçe kısaldığını ifade eden Dr. Erkul, tedavinin belirlenmesinde en önemli noktanın kanserin hangi evrede olduğunun belirlenmesidir” dedi. Erkul ayrıca, kanserin başka organlara sıçrama durumuna ve kansere eşlik eden başka durumların varlığına baktıklarını belirtti. Erkul sözlerine şöyle devam etti: “Burada tedavide en büyük silah cerrahi tedavi yöntemleridir. Cerrahi ile; kanser dokusunun vücûd dışına alınması amaçlanır. Hastanın kanserinin evresine göre yapılacak cerrahi kapalı( endoskopik, laparaskopik veya robotik) veya açık tekniklerle gerçekleştirilir.”
Dr. Erkul, ilerlemiş kanser vakalarında cerrahi tedavinin tek başına yeterli olmaması durumlarında ışın tedavisi yani radyoterapi, ilaçla tedavi denilen kemoterapi ve hormona duyarlı kanserlerde hormon tedavilerinin ameliyat öncesi ve sonrasında kullanmak durumunda kaldıklarını da sözlerine ekledi.