Anne ve Oğlu
Köyün birinde bir anne ve oğlu yaşarmış. Kadının oğlu doğuştan körmüş. Oğlunun bu hâline dayanamayan anne çocuğuna gözlerini vermiş. Oğul büyümüş ve zengin biri olmuş. Evlenmiş, iki tane evladı olmuş. Şehirde ailesiyle beraber güzel bir hayat yaşıyormuş. Anne ise köyde sefil bir hayat sürüyormuş. Anne bir gün perişan hâliyle şehre, oğlunu ziyarete gelmiş. Kapıyı torunları açmış. Çocukları kadının babaanneleri olduğunu bilmediklerinden ondan korkmuşlar. Sonra eve oğlu gelince kadını kovmuş. Kadın ağlaya ağlaya köye dönmüş. Bir süre sonra oğlu, annesinin ölüm haberini almış. Tez elden köye gitmiş. Annesinin kendisine bıraktığı bir vasiyet varmış. Onu okuduktan sonra ağlaya ağlaya annesine sarılmış. Ama iş işten geçmiş. Kağıtta şunlar yazılıymış: “Oğul! Ben senin yanına geldiğimde torunlarım benden korktular. Sen de kör diye beni istemedin. Oysa sen doğduğunda kör doğmuştun. Sen iyi bir hayat sür diye ben gözlerimi sana verdim. Sen kıymetini bilmedin. Ama yine de hakkım sana helal olsun.”