Bektaşilik’te Seyahat
Turuk-ı Âliye içinde seyahatlere önem veren tarikatlardan birisi de Bektaşîlik’tir. Bektaşî menkıbeleri seyahate çıkan canların öyküleriyle doludur. Buna göre bir dergâhta hizmet eden derviş, şeyhinden seyahat için izin ister. Onun nereye gideceğini ise ancak Hak, Muhammed, Ali ve Hacı Bektaş-ı Veli bilir. Bektaşî menkıbelerinde durumun böyle ifade edilmesi seyahatin derviş eğitiminde mânevî bir yöntem olarak görülmesiyle ilgili olmalıdır. Derviş, seyahati boyunca yine canlardan tanımadığı, bilmediği kimselerin evinde kalabilir. Bu misafirliği sırasında büyük hürmet görür. İhtiyaçları karşılanır. Yola çıkacağı zaman kendisine binek hayvan, elbise, yiyecek veya harçlık verilir.
Bu durum Bektaşîlik içerisinde seyahatin üzerinde ayrıca durulduğunu göstermektedir. Hacı Bektaş-ı Veli, Velâyetnâme’ye göre, zaman zaman halifelerini ve dervişlerini eğitim gâyesiyle çeşitli yolculuklara göndermiştir. Hünkâr’ın en önde gelen halifelerinden olan Sarı İsmail’le ilgili şöyle hoş bir kıssa anlatılır:
“Sarı İsmâ‘il pâdişâh eyitdi Hacı Bektaş Kaddesa’llâhu Te’âlâ Sırrahu’l-azîz Hünkârun hizmetinde olurdum bir gün eyitdüm erenler şahı buyurun tenhâ odada sucağuz ılıtdum mübârek arkanuzun kircügezin arı(dı)virsem didim ben öyle diyicek eyitdiler şimdi anun vakti degül tiz dur Konyaya var Monla Celâle’d-dîne var anlarda kitâbımız vardur al gel didi ol hizmete geldüm didi huzûrınıza irişdüm mübârek dîdârınuzla müşerref oldum el-hamduli’llâh didi Molla Celâl(e’d-dîn) Hazretleri Saru İsmâ‘îl pâdişâhdan bu kelâmı işidicek eytdi her gün Hünkâr Hacı Bektâş Velî katından yidi deniz sekiz ırmağ uğrar geçer anlarun suya girmeye ne ihtiyâçları var ki sen böyle dirsin erenler didi Saru İsma‘il eytdi Hazretinüze var diyü gönderdi ne buyursız didi Molla Hazretleri eytdi kitâbdan murâd bu zikr itdüğünüz pend idi var dahı öyle itme didi erenlerün izz ü fazlın gözle didi.” (Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi, Yayına Hazırlayanlar: Hamiye Duran – Dursun Gümüşoğlu, Ankara 2010, s. 459.)
Bilindiği gibi seyahatin sebeplerinden biri Anadolu, Rumeli, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da daima sürekli faaliyet içinde olan dervişlerin hareketidir. Bu eğitim maksadıyla yapılan seyahatlerden biraz farklı olarak irşat ve terbiye amacıyla gerçekleştirilmektedir. Ahmed Yesevî, Hacı Bektaş-ı Veli, Sarı Saltuk, Yunus Emre gibi mutasavvıfların önemli rolü vardır. Burada Yesevî dervişlerinin bu hareketlilikte ciddi bir şekilde yer aldığını belirtmemiz gerekir. Nitekim Velâyetnâme’de Ahmed Yesevî hazretlerinin Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anadolu’ya gönderirken söylediği şu sözler önemlidir:
“Ey Bektaş (k. s. a.), işte nasibini aldın, müjdeler olsun, kutbü’l-aktablık senindir, kırk yıl hükmün vardır. Şimdiye kadar bizimdi, bundan sonra biz burada çok kalmayız âhirete göçeriz. Seni Anadolu’ya gönderiyoruz. Sulucakarahöyük’ü de sana yerleşmen için verdik. Seni Anadolu erenlerinin başı yaptık. Orada aklı başından gitmiş, kendinden geçmiş gerçek erenler ve dervişler çoktur. Soyları Hazret-i Muhammed’e çıkar, fakat bilgileri sınırlıdır. Seni onların başı yaptık, zaman kaybetmeden yola çık.” (Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi, Yayına Hazırlayanlar: Hamiye Duran – Dursun Gümüşoğlu, Ankara 2010, s. 187-189.)
Bundan sonra Hacı Bektaş-ı Veli yola çıktı, hac için önce Kâbe’ye gitti. Bu hac yolculuğu esnasında Hacı Bektaş-ı Veli, pek çok kerametler gösterdi. Bir ırmağın yakınından geçerken balıklar başlarını çıkarıp Hünkâr’a selam verdiler. O da balıklara şöyle mukabelede bulundu: “Yerinize dönün, Allah’ı her zamanki gibi anmaya devam edin.” dedi. Daha sonra Necef’te Hz. Ali’nin türbesini ziyaret etti. Çile çıkardı. Üç yıl Kâbe ve çevresinde kaldıktan sonra Medine’ye Hz. Peygamber’in türbesine geldi. Orada da çile çıkardı.
Daha sonra Hünkâr hazretleri bazı kutsal mekânları ziyaret ettikten sonra Halep’e geldi. Halep’ten çıktıktan sonra Hz. Davud’un kabrini ziyaret eden Hacı Bektaş-ı Veli’ye erenler, burada kalıp birlikte ibadet ederek çile çıkarma teklifinde bulundu. Hünkâr, bir süre burada kalıp çile çıkardıktan sonra Anadolu’ya doğru yola koyuldu. Velayetnâme’de Hacı Bektaş-ı Veli’nin Anadolu’ya gelişiyle ilgili şunlar söylenmektedir: “Hazret-i Hünkâr Anadolu’ya yaklaşınca mana âleminden Anadolu Erenleri’ne selâm verdi ‘Es-selâmu aleyküm Rum’daki erenler ve kardeşler’ dedi. Hünkâr selâm verdiği zaman elli yedi bin Anadolu Erenleri sohbet etmekteydiler.” (Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi, Yayına Hazırlayanlar: Hamiye Duran – Dursun Gümüşoğlu, Ankara 2010, s. 187-201.)
Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Anadolu’da birçok yer gezdi. Burada pekçok veli ile görüşmeleri oldu. Bunlardan birisi Hünkâr’ın Âhi Evran’la görüşmesidir. Âhi Evran’ın kendisiyle görüşmek istediği Hünkâra mâlum oldu. O da Âhi Evran ile görüşmek için Sulucakarahöyük’ten Kırşehir’e doğru yola çıktı. Bu arada Âhi Evran da kendisiyle buluşmak için yola çıkmıştı. İki veli beraberce, Kırşehir yakınlarında buluştular. Uzun sohbetler ettiler.
Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin seyahatleriyle ilgili bir başka kayda Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde rastlıyoruz. Diğer Yesevî dervişlerinin özellikle Anadolu ve Rumeli fütuhatında hangi tesirlere sahip olduğunu gösteren bu satırlar oldukça önemlidir: “Ulu atamız Türk-i Türkân Hoca Ahmed Yesevî hazretleri Horasan’dan halifesi olan Hacı Bektaş-ı Veli’yi üç yüz fukarasıyla seccade sahibi kılıp tuğ, kudüm, alem ve sancak virüb var Orhan Bey ile Rum fatihi evliya-i Bektaş deyü talim idüp, Hacı Bektaş ol üç yüz er ile Horasan’dan Orhan Gazi’ye gelüp görüştüğü gibi Bursa üstüne gelip fethettiler.” (Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Giriş), Hazırlayan: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983, s. 74.)