Beş Şehir’in İçinde Huzursuz Bir Adam
Beş Şehir’in İçinde Huzursuz Bir Adam
Edebiyat tarihimizin en ilginç taraflarından biri Tanpınar’ın mevcudiyetidir. Zira geçmiş ile geleceği, batı ile doğuyu ve rengârenk tezatları bu şekilde şahsiyetinde bir araya getirmiş çok az insan vardır. Bu yanıyla Tanpınar, tipik bir geçiş süreci aydınıdır. Hayatın kendisiymiş gibi görünen pek çok tezadın onun kaleminde bir şekil kazandığını görmek Tanpınar’ı âdeta bir mazmun mevkiine yerleştirmiştir.
Şehir ve şair, bu iki kelime ortak bir kaderinin en fazla tecelli ettiği birer dünya gibidir.
Tanpınar’ın yazdığı Beş Şehir şehirlerin tarih dekorunu kendinde toplar. Korkunç bir şekilde karşımıza dikilen zaman ve mesafe fikri, onunla hemen eriyiverir. Kulaklarımıza asırlar ötesinden nal sesleri, kılıç şakırtıları dolmaya başlar. İnsan manzaraları gelir. Ve en önemlisi insanı yapan ruha aşina olmaya başlarız. Kim bilir, aradığımız belki de budur. Şehir hem aidiyet hem de bir sürekliliğin en fazla yaşandığı mekân demektir aynı zamanda.
Tarihi şahsiyetler bize pek de yabancı durmamaya başlar.
Tanpınar bir şehri gezmeye çıktığı zaman kendisine en çok Evliya Çelebi eşlik eder. Evliya onun eserlerinin ruhunu teşkil eden mâzî fikrinin de kaynağını teşkil eder. Hayata canlılık veren tarih unsuru bu yüzden Tanpınar’ın eserlerinden şaşırtıcı bir şekilde canlıdır. Üslûbunun bu kadar kıvrak ve kuşatıcı olmasında şüphesiz tarihe hâkim oluşun da payı büyüktür.