Bir Acayip Teklif

Söyleyecek çok şeyimiz var. Sussak mı? Hiç konuşmasak mesela… Kuşlar ötsün, rüzgâr essin, yapraklar hışırdasın… Güneş tenimize dokunsun. Biz konuşmasak… Söylemesek bir şeyler… Ama birbirimizi anlasak…
Neden öyle anlamıyormuş gibi bakıyorsun bana… Söyledikçe yoruluyorsun. Konuşmaların çaresiz çırpınışların oluyor giderek. Sen, konuştukça kendinden uzaklaşıyorsun… Ben de öyle…
Ne söylersem söyleyeyim mânâyı bir türlü dile getiremiyorum. Her gün çaresiz bunu daha iyi anlıyorum. Neden konuşalım öyleyse? Konuşup da neyi anlatabildik? Söyleye söyleye nefsimizi ne zaman doyurabildik?
Söyleyecek çok şeyimiz var. Susalım öyleyse…Ne hâlimizi bulandırmaya gerek var, ne de keyfe keder vermeye… Kelimelerle meşgul ola ola en nihayet onlarla kendimi ifade edemeyeceğimi anladım. Sessizliğe sığınıyorum. Ufka bakarken anlarsın beni en çok. Gidenlerin hüznü demeyim ama gidip gelmelerin hâli okunur gözlerimde. O gizli lisanı içimde duyarım. Söylemem, konuşmam, sövüp saymam o vakitlerde. Ne yaparım? Öyle sessizce beklerim işte. Uzun uzun düşünürüm.
Bu, benim iç âlemime yönelmem demektir. Konuşmayı hiç istemediğim zamanlardır o vakitler. Sen de susunca pek güzel oluyorsun. Derin bir mânâ oluyorsun. Hâlbuki konuşunca bir fânilik elbisesi giyinip çıkıyorsun karşıma. Susunca ebedîleşiyorsun. Biliyorum, söyleyecek çok şeyimiz var. Sussak mı? Hiç konuşmasak mı uzun uzun.
Bir acayip teklifle geldiğimi biliyorum sana. Ne yapayım? Söyledikçe bir amansız ifadesizliğin ta orta yerine düşmüyor muyuz? Susmayı deneyelim bir de… Bakalım neler söyleyeceğiz birbirimize. Kelimeler yerine mânâya bir yol verelim hayatımızda.
Söyleyecek çok şeyimiz var… Biliyorum. Sussak mı uzun uzun? Birbirimizi anlayana kadar… Kelimelerin bazen yükten başka bir şey olmadığını hissedene kadar. Anlıyorsun değil mi! Söyleyecek çok şeyimiz var…
