Bir Renk Cümbüşü
Bir Renk Cümbüşü
Bu renk cümbüşü, bu rengârenk ağaçlar, ormanlar… Böyle biteviye uzayıp giden mesafeler… Sonbahar bir sanatkâr gibi her yerde eserini gösteriyor. Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil ve kahverengi birbiriyle nasıl da eşsiz bir uyum sergiliyor. Biz bu renk cümbüşüne duygularımızla dâhil oluruz. Bu büyük sanatkâr bize kalbimizin en derinlerinden etkilemeyi iyi bilir.
Hayatın, ölüme dönerken sergilediği ihtişam bunun adı. Her şey böyle ölür. Ölüm bir ihtişamlı hâlmiş demek ki… O demde neler oluyor, ne cilveler, ne nazlar, ne alışverişler oluyor ki, bu eşsiz ve muhteşem tabiat kızarıp bozarıyor böyle. Fakat bunun böyle olduğunu bize sonbahar söylüyor.
En koyu kırmızı, en parlak sarı, en donuk yeşil bu mevsimde arz-ı endam ediyor yaprakların üzerinde. Bir ağacın sonbahara dönerken bize böyle bir renk cümbüşü sunması mümkün de bir insanın ölümünde acaba hangi ihtişamlar gizlidir? Bunu düşünmeye değer doğrusu.
Bu gelip geçici güzelliğin içinde yaşamın ve ölümün beraberliği gözükür. Sonbahar bu yüzden hayat ve ölümün birlikte var olması demektir. Onun ihtişamının sebebi bu. Ölmeyi göze aldığı için türlü renklerle giyindiriyor doğayı sonbahar. Bunda gözü pek birinin tavrını görebilirsiniz. Her şeyi insana bir ibret aynası diye değerlendirirsek sonbaharın derin bir bilgelikle dolu olduğunu kabul edebiliriz. Hayatın, böyle bir çeşitliliğe rağmen bir ve beraber oluşu bu renk cümbüşüyle anlatılır bize.
Her canlılığın sonunda böyle bir bitişin yaşanacağı daha nasıl güzel anlatılırdı bilemiyorum. Bu ölüme teslimiyetin ifadesi. Yok oluşun şarkısı. Ölürken başka bir hayata dogmanın manifestosu. Hayatın cümbüşü… Ölümün güzel yüzü… Sonbahar…