Dr. Yasin Şen: Kültür ve Eğitim
Dr. Yasin Şen: Kültür ve Eğitim
Bolu’nun Dörtdivan ilçesinde halk kültürü derlemeleri yaparken insanların kültüre bakış açısını yakından gözlemleme imkanım oldu. Fakat burada benim için dikkat çeken husus özellikle öğretmen ve öğrencilerdi. Buna göre özellikle öğrenciler ve öğretmenler tavır olarak üçe ayrılıyordu:
1) Derlemelere gönülden iştirak edenler, katkıda bulunanlar.
2) Yapılan işin önemini bilip yanımızda olanlar.
3) Yapılan faaliyeti küçümseyenler, gizliden veya açıktan bizimle dalga geçenler.
Burada söz konusu edilmesi gerekenler bence üçüncü gruptur. Ne yazık ki bu kişiler kültürün ne demek olduğunu bilmeyen, yılda birkaç kitabın kapağını bile kaldırmayan, devletin ve milletin istikbali için hayat memat meselesi olan KÜLTÜR hakkında neredeyse bir fikri olmayan, dişe dokunur hiçbir akademik çaba göstermeyen öğretmen ve öğrencilerdi. Bunlara yeri geldiğinde elimizden geldiği kadar işin önemini anlattık. Dinleseler de anlamadılar. Çünkü zihinleri popüler olanın tahakkümü altında idi. Ne yazık ki bunlar hayat hakkında ciddi bir muhakeme yeteneğinden de mahrum yaşıyorlar. Bunların bir kısmı ancak kitap yayınlanınca yapılan işin önemine ikna olabildi.
Bence üzerinde durulması gereken, geleceğe dâir ikaz veren bu öğretmen ve öğrencilere kültür ve onun önemi neymiş göstermek, uzun uzun anlatmak lazımdır. Çünkü eğitimde asıl olan öğrenciye kültür, ilim ve irfan kazandırmaktır. Onu ülkemiz ve insanlık için geleceğe hazırlamaktır. Eğitim şu an bunları yapamadığı gibi öğretmenler dahi Türk kültürünü temsil edemiyorlar. Çünkü talep etmiyorlar. Türkiye’de öğretmen ve öğrencilerin kitap okuma oranları çok düşük. Dolayısıyla bilgi ve insan yenilenmiyor. Okullardaki projeler ve diğer eğitim faaliyetleri herhangi ciddi bir sonuç alınamadan sona eriyor, rafa kaldırılıyor. Dostlar alışverişte görsün, vitrinde görünsün anlayışıyla yapılan şeylerden hiçbir sonuç alınamadığını kaybedilen bunca zaman ve enerji bize göstermedi mi?
Diyebilirim ki, eğitimin, öğretmenin ve öğrencilerin ne yazık ki kültür gibi bir derdi yoktur. Böyle hayati bir mesele insanların keyfine bırakılmış; gençlerimiz onların zihinlerini ve enerjilerini sömüren internet oyunlarının eline teslim edilmiştir. Şimdi burada sorma vaktidir: Bu kadar müessese, bina, öğretmen niçin vardır? Maalesef bu soruya dişe dokunur bir cevap vermek mümkün değil. Oturup konu üzerinde ciddî ciddî kafa yormalı, artık günü kurtarma zihniyetinden kurtulmalı, eğitim kurumlarını ülkenin kalifiye eleman ihtiyacını karşılayan müesseseler hâline getirmeli ve gençleri onlara şahsiyet veren zengin kültürümüzle tanıştırmalıyız. Bu boşluk ancak böyle giderilebilir.