ESOGÜ’de kaygı bozukluğu ve ekran kullanımı konuşuldu
ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. DAMLA EYÜBOĞLU.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Damla Eyüboğlu, kaygı bozukluğu ve ekran kullanımı hakkında açıklamalarda bulundu.
ESOGÜ Kurumsal İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezinin hazırladığı ESOGÜ Gündem programına katılan Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Damla Eyüboğlu, “Çocuk ve ergenlerde sıklıkla görülen kaygı bozukluğu birçok nedene bağlı olabiliyor. Günümüzde hepimiz kaygıyı arttıracak birçok faktöre ve strese maruz kalıyoruz. Fakat çocuklar ve gençler kaygı ile baş etmek için daha kısıtlı mekanizmalara sahip. Henüz tam olgunlaşmamış mekanizmalara sahip oldukları için bunu bazen farklı şekillerde gösterebiliyorlar çünkü yetişkinlerdeki gibi anlatmaları çok kolay olmayabiliyor. Ebeveynler çocuklarının kaygılı olduğunu nasıl anlayabilir? Çocukların farklı davranış sergileyip sergilemediğine, okul hayatlarının nasıl olduğuna, akran ilişkilerine yakından bakmak ve araştırmak gerekiyor. Çocuklar çok kaygılıysa arkadaş ilişkileri olumsuz etkilenebilir, okula gitmekten kaçınabilir hatta okula gitmeyi reddedebilirler. Benzer şekilde gençler de aile ve arkadaş ilişkilerinde sorun yaşayabilirler. Kaygı bozukluğunu ya da kaygıyı ifade edemediklerinde çok gerilebiliyorlar, tahammülleri az olabiliyor veya işlevsellikleri bozulabiliyor. Bu bakımdan aileler işlerin yolunda gitmediğini hissettiğinde ‘Her şey yolunda mı?’ ya da ‘Yolunda gitmeyen bir şey mi var, seni biraz daha farklı, gergin görüyorum’ diyerek onların konuşmasına yardımcı olabilirler” dedi.
“Zor duygularını kontrol etmek amacıyla kullanabiliyor”
Kaygılı çocukların ekrana yöneldiğinden bahseden Doç. Dr. Eyüboğlu, “Çocuklar bazen çok kaygılandıklarında ekrana yönelebiliyorlar. Daha çok kontrolün kendilerinde olduğu materyalleri kullanabiliyorlar. Ekranın çocukların ve gençlerin hayatında birçok işlevi var. Kaygıdan kaçınmaya yardımcı olabilir veya bir çocuk çok fazla sosyal kaygı yaşıyorsa arkadaşları tarafından kabul görmeyeceğini düşünüyorsa gençler arasında yeterince sevilmediğini istenmediğini düşünüyorsa ya da zorbalığa maruz kalıyorsa ekranı bu sosyal yalnızlığını ve zor duygularını kontrol etmek amacıyla kullanabiliyor. Ancak bu bir süre sonra ekran düşkünlüğüne yol açabiliyor” diye konuştu.
“Mümkünse profesyonel yardım alınabilir”
Ekran bağımlılığının çok sık görülen bir durum olduğuna da değinen Eyüboğlu, “Ekran bağımlılığı çok sık görülen bir durum. Öyle ki yemeğini bile ekran karşısında yiyen çocukları görüyoruz, hiçbir şekilde etkileşimi kabul etmeyen odadan çıkmayan masa başında veya ekran başında oturan birçok genç görüyoruz. Buradaki problem tamamen eğlence amaçlı olmayabiliyor, altta yatan zor duygularla baş etmek için kullanılan bir yöntem olabiliyor. Ailelerin buraya odaklanmalarını öneriyorum. Ebeveynlerin gördüğü tek şey telefonu bırakmayan, tableti elinden düşürmeyen, insan içine çıkmayan okula da şöyle böyle giden ya da gitse bile okul dışındaki zamanı tamamen ekran karşında geçiren çocuklar olabiliyor. Bunun nedeni çocukların anlatmakta zorlandığı başka duyguları, altta yatan başka nedenleri olabilir. Mümkünse profesyonel yardım alınabilir, çünkü bir süre sonra iş kısır döngüye girebiliyor. Ekrandan çıkamayan çocuk sosyalleşemiyor, sosyalleşemedikçe de sosyal kaygısı varsa çözümden uzaklaşıyor ya da diğer kaygıları aslında sümenaltı edilmiş oluyor. Ancak o kaygıları aslında orada kenarda bir yerde duruyor. Dolayısıyla uzun süreli kaygı bozukluğunda kaygıyı bertaraf etmek, kaygıyı çözmek, çözümlemek daha da zor hale geliyor” ifadelerini kullandı.
“Aileler durumu iyi değerlendirmeli”
Ebeveynlerin gerektiği durumlarda profesyonel yardım alması hakkında da tavsiyede bulunan Doç. Dr. Eyüboğlu, konuyla ilgili olarak şunları aktardı:
“Pandemi sürecinde çekingen içe dönük çocukların keyfi yerindeydi çünkü herhangi bir sosyalleşme zorunlulukları yoktu. Okul yoktu, öğretim çevrim içiydi, kameraları istedikleri gibi açmayabiliyorlardı. Dolayısıyla kaygı, katlanmaları gereken ya da çözmeleri gereken bir sorun halde olmaktan çıkmıştı. Elbette ki bu, sorunun kaybolduğu ya da sorunun geçtiği anlamına gelmiyor; bir süreliğine rafa kaldırılmış olduğu anlamına geliyor. Pandemi devam ediyor ve bu önemli bir stres nedeni. Çocuklar okulda uyum problemleri yaşayabiliyor. Özellikle bu dönem çok ciddi düzeyde okula devam edemeyen, okulu bırakan ya da arkadaş ilişkileri kötü olan, eve kapanıp sosyalleşme sorunlarını uygun biçimde çözememiş ya da rafa kaldırmış çocukların daha da zorlanarak okula veya hayatlarına devam ettiklerini görüyoruz. O yüzden ailelerin durumu mutlaka iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Bu sorunlar varsa mutlaka profesyonel yardım almalarını öneriyoruz.”