Fragmanlar – 4
Küçük Ağaç İçin…
Sebebini bilmediğim bir huzurun gönlüme doğması mümkün mü Küçük Ağaç? “Mümkünden de öte…” dediğini duyar gibiyim. Şu ağacın rüzgârda neşelenen yaprakları bize hoş geldin mi demede? Sessiz bir huzur yayılırken etrafa gönlümüz şimdi bu huzuru mu hissediyor?
Gün doğarken dağların üzerinde beliren kızıllığı mı izleyelim Küçük Ağaç? Senin de bu sevince katılmak istediğini duyuyorum. Şimdi büyükbabanın yaptığını yapmanın zamanı. Patika yollardan dağların üzerindeki gizli yerimize giderek hep beraber gün doğumunu seyredelim. Ufkun kızıllığı, bulutların hareketleri, gökyüzünün o rengârenk hâli üzerinde düşünelim beraber. Büyükanneyi unutmayalım tabii. Gün batımından sonra âheste âheste yürüyelim kulübeye doğru.
Güz Ayları
Güz ayları demek benim için memleket demek… Hâlbuki uzun yıllardan beri sonbaharı memleketinde değil de gurbette yaşıyorum. Sanırım önceleri bize basit gelen şeyler yıllar geçtikçe içimizde var oluyor. Neden bu aylarda yoğun bir daüssıla ve geçmişin tecrübeleriyle doluyorum, bilemiyorum. Evlerin önüne yığılmış ağaçların, ağaç motorlarıyla kesildiği, yaprakların mat yeşilden başka renk cümbüşüne doğru seyrettiği, yeşilin içinde kaybolmuş toprağın daha belirginleştiği, gün ışığının daha faklı parladığı güz ayları bende çağrışımları çok yoğun bir zaman dilimi demek.