Hatıralardan
BİR HATIRA
Üsküdar’da H Yayınları’na doğru yürüyordum. Kırk elli yaşlarında bir adam bir yerde durmuş, birkaç metre ötesindeki kediye bakıyordu. Kedi de oturur pozisyonda bakışlarını dimdik o adama yöneltmişti. Ne alıp ne veriyorlardı? Birbirlerine böyle derin derin niye bakıyorlardı? Bu bakışlarda neler yüklüydü? Hâlâ düşünürüm de işin içinden çıkamam.
HEMŞEHRİM
Onu ilk gördüğümde sınıfın en önünde oturuyordu. Burnunun dudaklarına tente gibi gölge yapışından ve hoca soruyu sorduğunda hint keneviri gibi yerinden birden fırlayışından hemşerim olduğunu anlamıştım. Ders bittiğinde kolundan tuttum. Şöyle bir baktı. Garipsedi ve ürktü. Sonra gözlerinin içi güldü.
ÜNİVERSİTEYİ TERK EDEN ÇOCUK
Üniversitede ilk sınıfta, kaldığım yurtta bir çocuk vardı. Zamanla adını unuttum. Giresunluydu. Kazandığı bölümü okumak üzere Ankara’ya gelmişti. Zaman zaman çalışma salonunda kısa muhabbetlerimiz olurdu. Tam bir Osho hayranı ve okuruydu. Sesi bana çok ilginç ve derin gelirdi. Her söze büyük bir dikkatle başlar, sözünü çok derinlerden bin bir itinayla ve sakınarak alıyormuş gibi konuşurdu. Konuşması çok etkileyiciydi. Onda bambaşka bir hâl vardı. Bizlerden çok farklıydı. Bir keresinde bölümü bırakmak istediğini söylemişti. Bir gün çekip gittiğini öğrendim. Üniversiteyi terk etmişti.
DİLENCİ
Ankara’da Dışkapı taraflarında yürüyordum. Yağmur yağıyordu. Biraz ıslanmıştım. Kaldırımda yürürken duvara sırtını yaslamış, herhalde yanında bir çocuk bulunan bir kadın gördüm. Onları yağmurdan koruyan hiçbir şey yoktu. Islanıyorlardı. Kadının duruşu çok dikkatimi çekmişti. Öyle, dileniyormuş gibi bir hâli de yoktu. Bakışları sabitti ve bir yere yönelmişti. İçli ve insanı tesiri altına alan bir hâli vardı. Perişan ve bitkin görünüyordu. Kadının yanından geçip gitmekle beraber aklım ve fikrim o hâlinde kalakalmıştı. Kafamı çevirip geriye baktığımda aynı şekilde duruyordu kadın. Bu dünyadan geçmiş gibi bir hâli vardı sanki. Çok üzülmüştüm. Fakat yürümek zorundaydım. Yoluma devam ettim.
GÜNLÜK
Ortaokul 3. sınıftaydım. 2003 senesiydi. Bu güzel zamanların biteceğini düşünmek, okuldan mezun olup gitmek fikri içimi burkuyordu. Hatta bazen zamanı durdurmanın bir çaresi var mı diye düşünüyordum. Aklıma bir çare geldi: Günlük tutmak. O sene başlayan günlük tutma işi, aralıksız 10 yıl sürdü ve 2013 te yani öğretmenliğe başladığım sene sona erdi. Günlüklerim benim için büyük bir imkân oldu. Yazmaya alıştım. Her daim dertleşebileceğim bir dostum vardı. Zaman geçip gidiyordu ama onu yazarak tespit edebiliyordum.