Dolar 35,1981
Euro 36,7471
Altın 2.968,65
BİST 9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 9°C
Az Bulutlu
Afyon
9°C
Az Bulutlu
Pts 8°C
Sal 6°C
Çar 6°C
Per 6°C

Hatıralardan – 2

Hatıralardan – 2

Kurumsal Web Tasarım

Cennet Ana

Cennet Ana’yı zihnimdeki birkaç hatıra kırıntısı ile beraber asla unutamıyorum. 1992 senesinin Şubat ayında vefat etmişti. Demek ki, o vefat ettiğinde ben daha üç yaşımı doldurmamış olacağım. Eski evin hemen yanında gelip giden cemaati hatırlıyorum. Bir de bana hasta yatağında bisküvi ve ilaç kutuları verişini… Biraz silik olsa da bunları zaman zaman düşünüyor, onun beni çok sevdiğini hayal ediyorum. Yıllar sonra annem anlatmıştı: Cennet Ana, her defasında anneme “Yüreğimi yarsalar, bu çocuğu içine koysalar yine de ona kanamam. Ben ölürsem Yasin’i hemen yanıma alırım. Onu benim yanıma gönderir misin?” dermiş. Annem de yok diyemezmiş. “Gönderirim Cennet Ana” dermiş.

Fatsa Anadolu Lisesi

Fatsa Anadolu Lisesi ne güzel, ne kaliteli bir liseydi… Bir yılda gördüğümüz tarih derslerini hatırlıyorum: Genel Türk Tarihi, Osmanlı Tarihi, İslâm Tarihi, İnkılap Tarihi… Satırlarını çize çize eskittiğimiz kitaplar, can kulağıyla dinlenen dersler, öğretmenlerin aşkla ders anlatışları…  Dopdolu geçen seneler…

Cenikliler

Bizim Köy’e bir patozcu geldi. Adam Aybastı’dandı. Dayımların fındığını hep beraber patoza verecektir. Neyse! Fındıklar verildi ve çuvallandı. Yorulmuştuk. Bir çayı hak etmiştik. Biraz sonra hem çay hem kahvaltılık bir şeyler geldi. Laf arasında patozcu abi, bizlerden “Cenikliler” diye söz etti. Meğer Aybastı’da bizim burada yaşayanlara Cenikliler deniyormuş. Bunu ilk kez orada o adamdan duymuştum.

Apul Hoca

Kendisi göç zamanı yaklaşıp da insanlar katar katar yayla yollarına düzüldüğünde bir atına eşyasını diğer bir ata da kitaplarını yerleştirip öyle yola çıkarmış. Neler okuyordu, en sevdiği kitaplar hangileriydi bunu bilmiyoruz. Fakat çok iyi bir mevlidhan ve gazelhan olduğunu söylüyorlar. O, mevlid okuduğunda insanların ağlayışları ve haykırışları da onun sesine iştirak edermiş. Gür bir sesi varmış ve civarda okuttuğu öğrencileri kadar sesinin güzelliğiyle de ünlüymüş. Gittiği yerlerde mescitlerde imamlık yapar, okuduğu Kuran-Kerim’le insanları mest edermiş. Bazen de vecde gelir ve büyük bir aşk ve şevkle gazeller, kasideler okurmuş. Geceleri ise çok az uyurmuş. Günde üç dört saatlik bir uykuyla idare edermiş. Günün, işten güçten geri kalan kısmını ise namaz kılarak; ilâhî, gazel, şiir okuyarak; öğreterek ve öğrenerek geçirirmiş.

Tut Ağacı

Biz küçükken evin önünde İzzet Emmimgil’in bahçesinde bir tut ağcı vardı. Bu ulu bir ağaçtı. Gölgesinde dinlenir, meyvesinden rızıklanır, kovuğunda oynardık. Bazen Cevat Abim, bazen bir başka biri bu ağacı silkeler ve dutları çullara dererdi. Sonra oturur, bu tutları yer ve muhabbet ederdik. Köyde birlik ve beraberliğe vesile olurdu bu tut ağacı. Bir gün o da kesildi ve yoklara karıştı.

Mehmet Dayım

Mehmet Dayı hakkındaki en güzel şahitliği Emine Abum yapmıştır. Mehmet dayı hakkında bana “Bunca yıllık evliyiz. Bana bir kere sövmemiş, bir kere el kaldırmamıştır.” demişti. Emine Abum rahmetli, Mehmet Dayı’dan iki, iki buçuk ay kadar sonra vefat etti. Birlikte yaşadılar birlikte bu âlemden göçtüler. O mübareklerin sevgileri, birbirlerine duydukları vefaları, saygıları ve sevgileri köyümüz için aziz birer nimetti. Nur içinde yatsınlar. Mehmet Dayımla Emine Abumun evliliği altmış yıldan fazla sürmüştü. Dile kolay… Bu mübarek hayatı, bu insanlığı onlara ne vermişti. Elbette yetiştikleri kültür ve hayatın onları birbirine kenetleyen zorlukları… Mehmet Dayı ayrıca zikir ehliydi. Fakat bu hususta bir şey söylemezdi. Ziyaretine gittiğim bazı zamanlar onu zikreder hâlde bulurdum. Zikrini bitirdikten sonra muhabbet ederdik.

Emine Abum

Emine Abum da çok muhterem bir insandı. Çok temiz kalpli ve iyi niyetliydi. Sanki bana babaannemden yadigardı. Çocukluğumda babannemin yanına gelir, birbirleriyle yârenlik ederlerdi. Bizimle “Anam, anam” diye konuşmaları ne güzeldi! Bu seste analık, merhamet, sıcaklık, muhabbet kısaca çocuk ve genç olarak muhtaç olduğumuz her şey vardı. Yolda belde karşılaşsak Emine Abum hemen bir kenara oturur, boynuma sarılır, muhabbet eder, hal hatır sorardı.

Fırtına

Bir keresinde eski evimizde babaannemle beraberken fırtınanın evi nasıl dövdüğünü, rüzgârın evin tahtaları arasından girip halıları öteye beriye savurduğunu hatırlıyorum. Annemle babam bir yere misafirliğe gitmişlerdi. Evde babaannemle ikimiz vardık. Önce etraf zifiri bir karanlığa gömüldü. Biraz sonra rüzgâr çıktı ve fırtınaya dönüştü. Çocuktum ve çok korkuyordum. Aslında belki dışarıda ne olup bittiğinden haberim bile yoktu. Olan bitenin dehşetini gün ağardığında görecektik. Fırtına köydeki birçok ağacı yere sermişti. Bunlardan birisi de amcamların, hemen yolun kenarındaki çok sevdiğim erik ağacıydı.

Yasin Şen – Haber Afyon
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
25 Ekim 2021 21:28
17 Aralık 2021 12:02
14 Şubat 2022 21:32
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.