Hayal İçinde Olmak
İnsanın bir yönü daima içe dönük. Dışarıda baktıklarımız içimizde biriktirdiklerimizdir. Dıştan içe, içten dışa daima hep bir alışveriş hâlindeyiz. Aramak gâyesiyle bakıyor, yaşıyor, koşuyor, düşünüyor ve hayâl ediyoruz. Çünkü bu varlığın neşet ettiği o iç âlemimize tayin edilen seyir böyle.
Kelimelerin bir mecaz anlamı arayıp bulmaları gibi insan da içine sükûn ve huzur verecek duyguları, düşünceleri ve hayâlleri gün içinde farkında olmadan arayıp bulur. Bu böyle olmasa herhalde hayatın elinde savrulup gider ve yaşamak için kendimizde maddî mânevî bir sebep bulamazdık.
Öyleyse bizi biz yapan kuvvelerin başında duygu ve düşüncelerin yanı başında bir de hayâllerimiz gelmektedir. Bunca huzur arayışının büründüğü elbiselerden birisi de hayâllerimizdir çünkü. Hayâl gerçekte nedir, bunu bilmiyorum. Bizim ondan anladığımız mânâ ona günlük hayatta verilen anlamlardan ve konu üzerine düşündüklerimizden ibarettir.
Hayâl konusunda bu belirsizlik de göstermektedir ki, biz kendimizi tanımıyoruz. Biz neyiz, kimiz, neden ve niçin durmaksızın hayâl ediyoruz, bunları bilemiyoruz. Dolayısıyla zaaflarımızı bilmeye ve bizi yükseltecek faziletlere de uzak düşüyoruz. Bu durumda içimizden yükselen tehditlere karşı pek de savunmasısız. Bir öfke nöbeti hayatımızı darmaduman ediyor. Bir hayâl hâli dış gerçekliğin elinden bizi çekip koparıyor. Kıskançlık, çekememezlik ve diğer menfi duygular toplumu perişan ederken kirlenmiş hayâl dünyamız ile kendimize ve topluma zarar vermeye devam ediyoruz. Kendimizi bilmeye, tanımaya ve hayâllerimizi güzelleştirmeye yönelik bir irfanî eğitimden ne yazık ki mahrûmuz. Böyle olunca hayâllerimizi ve düşüncelerimizi terbiye edemiyoruz.
Öyleyse hayâl, düşünce, vehim gibi kalbimizi, duygularımızı dolduran ve dış dünyaya hükmeden kavramların bizde karmakarışık, henüz yerine oturmamış ve yaşamımıza intizam vermekten çok uzak karşılıkları var. Ne hayâl, ne vehim? Bunlar nasıl bizim hizmetimizde olabilir? Hayâlin bir hududu var mıdır? Hayâl içinde olmak ne demektir? İnsan niçin ve nasıl hayâl kurar? Bunlar cevabını arayan fakat bulamayan sorular olarak duruyor.
Bütün dikkatimiz günlük endişelerin ve dedikoduların elinde heder olunca, içimizden yükselen bu anlamlı ve ısrarlı soruların boynu bükük kalıyor. Hayatı içten içe inşa eden duygu ve düşünceler bu sefer olumsuz yönleriyle yüzlerini gösteriyor. Hayâllerimiz de öyle. Onlar mübarek oluşların başlangıcı olabilecekken bu sefer anlamsız tepkilerin sebebi olmaya başlıyorlar. Hayallerin güzel bir oluşa vesile olabilmesi için bizden istenen herhalde arınmaktır. Geleneksel öğretilerde karşımıza çıkan arınma hâli, bugün aradığımız huzurun ve hayâllerimizi ve düşüncelerimizi güzelleştirebilmenin bir yoludur. Fakat biz bugün o yollardan çok uzağız.