Hüzünler Divanı
Hüzünler divanıdır gönül, coşkun bir deniz
Dalgalar biteviye sahillerimde gezer
Yokluğu aramakta yüreğim âb-ı hayat gibi
Hüzünlerim ondan ileri gelir, bilirim
Geçip giderken her şey sevinçler bırakmaz
Hüzünler divanıdır gönül, coşkun bir deniz
Aramaktır hayat, kendini kendinde
Yüzlere sinmiş amansız bir ifadesizlik
Neden böyleyim her dâim ne var bende
Her hüzün bir bahane o denizde yüzmeye
Derinlerinde inciler mi var mavilerin
Aramaktır hayat, kendini kendinde
Yollarındayım uçsuz bucaksız bir yokluğun
Pişmanlıklardır azığım bu sıcak çöllerde
Hangi mânâyı arar yüreğim hayata dâir
Daima yürümekteyim içerimde sana doğru
Sana doğru, sona doğru ve insana doğru
Yollarındayım uçsuz bucaksız bir yokluğun
Hüzünler taşar yüreğimden bin bir âh ile
Söylemezsem derdimi böyle feryat figân
Çatlar da yüreğim derdimi kılamam beyan
Bir iz bırakmaktır yaşam yokluğa dâir
Bir inlemedir her nefes bu ezelî gurbette
Hüzünler taşar yüreğimden bin bir âh ile
Mavilerine nazar et şimdi derin göklerin
Yorgun bulutlar gidiyor ufka doğru
Dağları okşuyor sisler yeşilin koynunda
Yeryüzü şimdi kederden kaynıyor gibi
Gönül alır nasibini bugün hüzünlerden
Mavilerine nazar et şimdi derin göklerin
Yürek bu bekleyişin hüznüyle yorulmuş
Sevdalar bir fasıl gibi geçmekte içimden
Kaderim kederimin tutmuş da elinden
Kızıllığına koşar ömrün ikisi beraber
“Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil”
Yürek bu bekleyişin hüznüyle yorulmuş