Köroğlu’nun Tarihi Hayatı – 1
Köroğlu bir destan kahramanı olarak ortaya çıktığı kadar ayrıca tarihî bir şahsiyettir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Mustafa Akdağ ve Faruk Sümer’in Osmanlı arşivlerinde buldukları belgelere göre Köroğlu, 16. Yüzyıl’ın sonlarında Bolu ve civarında yaşamıştır. Bu belgelerde Köroğlu’nun 1580-1585 senelerinde Dörtdivan-Sayık Köyü’nde yaşadığı tespit edilmiştir.
Köroğlu, Bolu sancak beyine meydan okumuş bir şahsiyet olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında Köroğlu’nun başka bazı yerlerde doğup büyüdüğünü söyleyenler de vardır. Ümit Kaftancıoğlu onun Erzincanlı olduğunu ifade eder.
Fuzuli Bayat’ın da ifade ettiği gibi Köroğlu’nun ısrarla tarihî bir şahsiyet olarak kabul edilmesinde ve bu şekilde gösterilmesinde bu belgeler etkili olmuştur. Yalnız buradaki durum, mevcut tarihî belgelerin mitolojik kahraman Köroğlu’nu görmezden gelinmesi şeklinde sonuçlanmaktadır. Yine Bayat’ın şu sözleri Köroğlu’nun hem misyonunu hem de yaşadığı yerleri ifade etmesi açısından önemlidir: “… Köroğlu ve koçaklarının savaşı devlete karşı değil de yerel yöneticilere karşı çevrilmişti. Azerbaycan varyantlarında Safevî şahına karşı değil, zenginlere ve Osmanlı paşalarına; Anadolu varyantlarında da tacirlere, aşiret beylerine, sancak beylerine, beylerbeylerine, paşalara vb. karşı savaşması bunu kanıtlayacak durumdadır.”[1]
Anlatıların yanı sıra bu konudaki en sağlam deliller arşiv belgeleridir. Belgeler Köroğlu’nun Dörtdivan’ın Sayık Köyü’nde ortaya çıktığını söylemektedir. Buna göre Köroğlu 16. Yüzyıl’ın sonlarına doğru Bolu-Dörtdivan’da ortaya çıkmış ve Bolu beyine karşı verdiği mücadelelerle tanınmıştır. Özellikle Prof. Dr. Faruk Sümer’in yaptığı araştırmalar neticesinde onun Dörtdivan’ın Sayık Köyü’nde doğduğu ve yaşadığı tespit edilmiştir.
Arşiv belgelerindeki bazı net bilgilere rağmen bazı araştırmacılar Köroğlu’nun Bolu’yla bir ilgisi olmadığını öne sürebilmişlerdir. Bunlarda muhtemelen ilmî verilerden ziyade hemşericilik gayesinin ağır bastığı tahmin olunabilir. Bunlardan birisi olan Ümit Kaftancığlu’nun şu sözlerinin Köroğlu araştırmaları göz önüne alındığında herhangi bilimsel bir dayanağı yoktur: “Sivas batısında, Çamlıbel denen yerde yurt yuva kuran Köroğlu’nun; Bolu kentiyle hemen hemen hiç bir ilgisi yoktur. Bolu çevresinde Köroğlu adını duyanlara bile rastlanamaz. Sivas çevresinden devşirme olarak götürülen, sonra Enderun’da paşalık rütbesine ulaşan Bolu adındaki birinin Köroğlu’yla uzun boylu savaşı olduğu daha yatkın geliyor. Kaynak kişiler bu doğrultuda söz ettiler. Destanlarda ‘Bolu Beyi’ değil ‘Bolu Bey’ ‘Bolu Paşa’ sözleri giderek değişmişe benziyor.”[2]
Kaynak kişilerin aktarımına dayanılarak böyle bir meselede “şu yatkın geliyor” diyerek iddiada bulunmak maalesef zaman zaman bu türden araştırmalarda karşımıza çıkan bir durumdur. Kaftancıoğlu, Bolu beyinin, “Bolu Bey” adında bir isim olduğunu iddia ediyor. Tabii ki bu sadece bir yakıştırmacadır. Bir de Köroğlu gibi sadece Türkiye’ye değil Türk dünyasına mâl olmuş isimler etrafında onu tek bir yere bağlamanın doğurduğu bazı durumlar ortaya çıkabilmektedir.
Bir de burada destan anlatıcılarının eliyle büyüyen ve halk hikâyesine dönüşen bir anlatı geleneğinden söz ediyoruz. Bu hikâye anlatıcıları metne kendi söyledikleri şiirleri ilave edip onu genişletme yoluna giderler. Bir halk hikâyecisi dilinden Köroğlu adına söylenen bu şiirler nasıl onun hayatı konusunda delil kabul edilebilir, bu da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir.
Köroğlu’nun babasının adı Yusuf’tur. Ümit Kaftancıoğlu, aşağıdaki dörtlüğü Anadolu’da beş yerde tespit ettiğini ve onun babasının adının Yusuf olduğunda herhangi bir tereddüt olmadığını söylemektedir. Bu dörtlük şöyledir:
Baban Yusuf sana verir öğüdü
Oydular gözümü suçum yoğudu
Toplayasın yüz yirmi bin yiğidi
Koyma kıyamete, bunda al gerek[3]
Yine kaynakların ve hikâyelerin ifade ettiğine göre onun adı Ruşen Ali’dir. Babasının gözlerinin kör olmasından sonra Köroğlu diye tanınmıştır. Köroğlu’nun babasının gözlerinin kör edilmesi hadisesi, genelde Bolu beyine gösterişsiz bir tay götürmesinden ötürü ona hamledilir. Ümit Kaftancıoğlu’nun derlediği “Demircioğlu Kolu”nda İran şahı, Osmanlıyla savaşa tutuşmuş ve Sivas’a kadar gelmiştir. Bu savaşta atları yorulmuş, kimi hastalanmış, kimi ölmüştür. Şah, gittiği her yerden at toplamaktadır. Özellikle de Erzincan ve Sivas taraflarında her yana haber salmış, atlar toplamıştır. Burada Yusuf, İran şahına gösterişsiz bir tay getirmiş, bu tayın bir cins atın soyundan geldiğini anlayamayan İran şâhı tarafından Yusuf kör edilmiştir. Burada Bolu beyinin yerini İran şâhı almıştır.
Hakkında mevcut sekiz adet resmî belgeye ve Gerede kadısına gönderilen hükme göre kendisi 1580-85 yılları arasında bazı faaliyetlerde bulunmuş, evler basmış, iki adamı yaralamış, bölgede yaşayan insanlar onun elinden âciz kalmışlardır. Bu durum Osmanlı kaynaklarında Köroğlu’nun bir Celâlî olarak kabul edilmesini beraberinde getirmiştir.
Yine 3 Ekim 1581 tarihinde Anadolu Beylerbeyine yazılan bir hükümde Köroğlu’nun Kıbrıscık’ta ortaya çıkan Çakaloğlu Kara Mustafa ile birleşip yağmalarda ve bölgede tahriplerde bulunduğu yazılmıştır. Köroğlu ilk defa bu kaynakta Celâlî olarak görülmektedir. Yine bu hükümlerde Köroğlu’nun Dörtdivan’ın Sayık Köyü’nden olduğu, adının Rûşen olduğu kayıtlıdır. Bazı kaynaklarda ise Köroğlu’nun ismi Rûşen Ali olarak geçer. Yine bu belgelere göre Çakaloğlu ile Köroğlu’nun birleşerek adamlarının sayılarını artırdıkları; Beypazarı, Ayaş, Amasra’ya yayılan bir sahada faaliyet gösterdikleri kayıtlıdır. Ayrıca Köroğlu 1585’te Ankara Haymana’da faaliyet gösteren Celâlî Mahmud’un yanına gitmiştir. Köroğlu’nun nasıl öldüğüyle ilgili bu belgelerde bir bilgi yer almaz. Bir rivayete göre o Tokat’ta kırklara karışmış, bir başka rivayete göre İran Şahı Abbas tarafından öldürülmüştür.[4]
[1] Fuzuli Bayat, Köroğlu Şamandan Âşıka, Altan Erene, Akçağ Yayınları, Ankara 2011, s. 147.
[2] Ümit Kaftancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1979, s. IX-X
[3] Ümit Kaftancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1979, s. VIII.
[4] Halilullah Özcan, “Belgelerle Köroğlu’nun Tarihi Şahsiyeti”, DİVANDER Bülteni, Y. 2, S. 3, Haziran 1998, s. 8-9.