Kurtçukname
Biz iki kurtçuk idik bir fındıkta
Dâim beraberdik karada akta
Yediğimiz hiç ayrı gitmez idi
Sevincimiz sonsuz idi bitmez idi
Kader ayırdı bir gün ikimizi
Sarmıştı gönlümü bir ince sızı
Fındık kurduydu gitti arkadaşım
Hiç dinmedi ondan beri gözyaşım
Ne yollar açtı Antep fıstığına
Daha bakmadı Ordu fındığına
Böbürlendi bizim fıstığın kurdu
Unuttu dağ taşı bilmedi yurdu
Sabrım kalmadı düştüğüm eleme
Ansızın sarıldım bir gün kaleme:
“Sen bir kurtçuk isen fıstık içinde
Ben de senin dostun fındık içinde
Nice fındıklar devrettik seninle
Nice yemişler gevrettik seninle
Ederdik birlikte tatlı sohbetler
Kımıl kımıl idi daim hilkatler
Dostun dosta ettiği revâ mıdır
Bu kibir ve gurur derde devâ mıdır
Kurtçuk bırakır mı arkadaşını
Hiç gider mi böyle alıp başını
Sen ki, benim yâr-i kadimim idin
Fındığın içinde enisim idin
Bir kerecik olsun hakkı hukuku gör
Sana son sözüm şu olsun ey nankör
Sana kalmaz bir gün Antep fıstığın
Fukara yurdudur içi fındığın”
Mektup yolladım ulaştı mı bilmem
Dost illerini dolaştı mı bilmem
Günler aylar geçti bir haber aldım
Duyunca şunları bir beter oldum
Eski dostun kurtçuk ölmüş dediler
Soğukta kaskatı kalmış dediler
Görmüş onu fıstıkta bir ehl-i dil
Yememiş fıstığı hemen, bunu bil
Koymuş kurdu pencerenin yanına
Nasıl da kıymış dostumun canına
Ölmüş gitmiş bizim kurtçuk soğuktan
Yan bu acıya kalbim durmadan yan
Gitmemiş meğer sevgisi kalbimden
Öldü arkadaşım ne gelir elimden
Bugünden yarına kalsın bu kıssa
Cümle sevenler alsınlar bir hisse
Hiç kimseler dostunu bırakmasın
Yaşı koyup da kuruya bakmasın
İbret alsınlar kurtçuğun halinden
Düşmesin hiçbir böcek dalından
Bu kıssa size yadigârım olsun
Okuyanın gönlü sevinçle dolsun