Masal ”Keloğlan ile Cadı”
Zamanın birinde bir Keloğlan varmış. Keloğlan’ın bir işi yokmuş. Hangi işe girdiyse kovulmuş. Keloğlan’ın köyde bulunan arkadaşları bir gün ormana odun getirmeye gideceklermiş. Keloğlan’ın anası onlara “Benim oğlanı da oduna götürün. Eve biraz odun getirsin.” demiş. Onlar da “Olur teyze.” demişler.
Keloğlan ve arkadaşları yola düşmüş. Bir dağa varmışlar. Keloğlan’ın arkadaşları odun kesmeye başlamış. Keloğlan da bir ağacın dibine oturmuş ve kaval çalmaya başlamış. Arkadaşları odunları toplayıp eşeklerin sırtına yüklemiş. Keloğlan:
-Eee, hani bana odun yok mu! Diye sormuş. Arkadaşları:
-Oturup kaval çalacağına odun kesseydin. Akşam olmadan odunu kes, topla demişler. Keloğlan arkadaşlarının bu sözlerine hiç aldırmamış. Arkadaşları işlerini bitirmiş. Bir de Keloğlan’a yardım edeceğiz diye geceye kalmışlar. Sonunda işleri bitmiş, yavaş yavaş yola düşmüşler. Yolda giderlerken bir yerden bir ışığın geldiğini görmüşler. Varmışlar, bakmışlar ki, bir evde kandil yanıyor. Evde de bir cadı yaşıyormuş. Cadı bunları görünce misafir olarak kabul etmiş. Akşam yemeği yemişler. Cadı:
-Siz burada geceyi geçirin. Sabah olunca gidersiniz, demiş. Fakat cadının niyeti kötüymüş ve onları yemek istiyormuş. Keloğlan ve arkadaşları karanlığa kaldıkları için cadının dediklerini kabul etmiş. Gece olmuş. Keloğlan’ın arkadaşları uyumuş ama Keloğlan uyuyamamış. Cadı,
-Keloğlan, sen niye uyumuyorsun? Diye sormuş. Keloğlan da,
-Anam yatmadan önce bana kaz kesip yedirir, öyle uyurdum, demiş. Cadı da kazı kesip Keloğlan’a yedirmiş. Keloğlan yine uyumamış. Cadı, “Niye uyumadın Keloğlan?” diye yine sormuş. Keloğlan,
-Anam bana kuyudan kalbur kalbur su getirir. Suyu içer, öyle uyurdum, demiş. Cadı, kalburları almış, kuyuya gitmiş. Kuyuya kalburları daldırdıkça su boşalıyormuş. Cadı, kuyuda kalburla uğraşırken Keloğlan arkadaşlarını uyandırmış, “Haydi gidelim. Bu cadı bizi yiyecek.” demiş. Keloğlan ve arkadaşları hayvanlarını ve yüklerini gizlice alıp yola koyulmuşlar. Fakat Keloğlan kavalını cadının evinde unutmuş. Arkadaşlarına,
-Siz gidin. Ben kavalımı unuttum. Geri dönmek zorundayım.” demiş. Arkadaşları yola devam etmişler. Keloğlan da cadının evine gelmiş. Gizlice çatıya çıkmış. Sesleri duyan cadı, “Fare ses çıkartma. Gelirsem seni yerim!” demiş. Çatıdan yine ses gelmiş. Cadı bunun üzerine çatıya çıkmış. Bakmış ki, Keloğlan. “Sonunda elime geçtin. Seni şimdi yiyeceğim.” demiş. Cadı Keloğlan’ı yakalayıp bir çuvala koymuş ve fırına atmış. Sonra da dışarıya odun toplamaya gitmiş. Bu esnada Keloğlan çuvalın ağzını kesip dışarı çıkmış. Keloğlan, çuvalın içine bir hayvan koymuş. Cadı Keloğlan diyerek çuvalı fırına atmış. Çıkardıktan sonra onu yemiş. O sırada ağzına bir büzdüm kemiği gelmiş. Cadı, “Keloğlan büzdüm kemiği.” diye söylenmiş. Kavak ağacına çıkıp oturan Keloğlan “Senin hayvanlarından birinin büzdüm kemiği.” demiş. Cadı, bu sözleri duymuş. Bir de bakmış ki, Keloğlan yaşıyor. Cadı, onun yanına varmış ve “Aman Keloğlan! Sen bu ağaca nasıl çıktın?” demiş. Keloğlan da,
-Urgan at da ağaca bağlayayım. Sen de çık, demiş. Cadı, urganı atmış, Keloğlan da onu ağaca bağlamış. Cadı ağacın yarısına varmadan urgan kopup düşmüş. Keloğlan’a yine demiş ki,
-Aman Keloğlan! Sen buraya nasıl çıktın?
Keloğlan,
-Kazan kazan üstüne koyup öyle çıktım, demiş. Cadı, kazan kazan üstüne koymuş. Ağacın yarısına kadar çıkmış. Kazanlar devrilince cadının üzerine düşmüş ve cadı oracıkta ölmüş. Keloğlan ağaçtan inip arkadaşlarının yanına varmış. Birlikte köye varmışlar. Bu masal da burada bitmiş.
(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Emre Yarımtepe tarafından babaannesi Sultan Yarımtepe’den derlenmiştir. Sultan Yarımtepe 1938 doğumludur. İhsaniye’nin Bozhöyük köyünde ikamet etmektedir. Tahsili ilkokul ikinci sınıfa kadardır.)