Ölü Niyetine Mi Diri Niyetine Mi?
Ölü Niyetine Mi Diri Niyetine Mi?
Bolu-Tekkeköy’de Ümmî Kemâl hazretlerinin bir türbei bulunmaktadır. Hazret 15. Yüzyıl’da burada yaşamıştır. 1475 senesinde Tekkeköy’de vefat etmiştir. Yunus Emre neşvesinde yazılmış ilahilerden oluşan bir divanı ve başka eserleri vardır. Yörede onunla ilgili menkıbeler hâlen anlatılmaktadır. Bolu’da Ümmî Kemâl hazretleriyle ilgili anlatılan bir menkıbe şöyledir:
Bir padişah Bolu önlerinde bir savaşa tutuşur. Bolu ve civarında bir süre kalan padişah bu arada Ümmî Kemâl’in şöhretini duyar. Onunla görüşmek ister. Çünkü padişahın vücudunda bazı çıbanlar çıkmıştır ve Ümmî Kemâl hazretlerinin nefesinin hastalara şifa olduğunu duymuştur. Padişah, gönderdiği askerleri vasıtasıyla Ümmî Kemâl’i çağırır. Ümmî Kemâl, “Hasta mı doktorun ayağına gider, doktor mu?” anlamında bir karşılık verir. Fakat yine de davete icabet eder. Gelen askerlerle yola koyulan hazret, Yeniçağa Gölü’nün kenarında namaz kılar. Askerler arka tarafında durup onu beklerler. Ümmî Kemâl hazretleri seccadesini suyun üzerine serer. Bunun üzerine onun sıradan bir insan olmadığını anlayan askerler alelacele müsaade isterler ve ordugâha doğru yola çıkarlar. Padişaha durumu bildirirler ve padişahın kendisi de kalkıp Ümmî Kemâl’i ziyarete karar verir. Bu arada yanındaki askerleri yedirip içirebilecek mi, diye hazretin kendisine haber gönderilir. Ümmî Kemâl, Tekkeköy ve ahalisi hep beraber padişah ve askerlerini beklerler. Sonunda padişah, askeriyle beraber Tekkeköy’e gelir. Bu arada meşhur, canlı askerin tabuta yatıp cenaze namazının kılınması hadisesi yaşanır. Padişah, Ümmî Kemâl’i imtihan etmek ister ve askerlerden birisini canlı olarak tabuta koyar. Ümmî Kemâl’e “Yolda gelirken askerlerimizden biri vefat etti. Namazını kılmak gerek!” derler. O da “Ölü niyetine mi kılalım, diri niyetine mi?” diye sorar. Padişah “Hiç diri adamın cenazesi kılınır mı! Ölü niyetine kılalım.” der. Ölü niyetine kılınan cenaze namazından sonra tabutu açarlar. Bir de bakarlar ki asker ölmüş. Bu askerin mezarı Tekkeköy’de Ümmî Kemâl hazretlerinin türbesi yakınındadır.
Sıra askere ziyafet vermeye gelir. Bu arada Ümmî Kemal hazretlerinin bir kerameti zahir olur. Bir mum alevinin üzerinde ısıttığı bir kazana dört adet pirinç tanesi koymuştur. Hazret koca orduyu ve köylüyü bununla doyurur. Bir başka rivayete göre Ümmî Kemâl elini kazana attığında gelenler her ne yemek isterse askerlere ondan vermiştir. Pilav isteyene pilav, hoşaf isteyen hoşaf, et yemeği isteyene et yemeği… Askerlerden biri gönlünden “Ben senin kızını istiyorum.” diye geçirmiş. Ümmî Kemâl’e bu malûm olmuş. O da “O senin istediğin bende yok. Sen yemek iste hele!” diye karşılık vermiş.
Bu arada sıra padişahın tedavi olmasına gelmiştir. Ümmî Kemâl’in duasıyla padişahın vücudunda çıkan yaralar iyileşir. Ümmî Kemâl bir tane yarayı bırakır. Padişah “Neden onu da iyileştirmediniz?” diye sorar. O da “Padişahım, o bir tanesi kalsın. El verir ki, onun sayesinde halkın, dertlilerin derdini daha iyi anlarsınız.” diye karşılık verir.