Ormanın Sessizliği
Bir ormanın sessizliği asla sıradan bir durum değildir. Bu, bir tohumun sessizliğine ve dinginliğine benzer. Orman, yaratıcı bir şekilde sessizdir.
Bu, kendi kendini onaran ve içten içe dönüşerek yenilenen orman, kendi sessizliğine saygı duyan her türden canlıya kol kanat gerer. Bu sebeple orman kuşatıcı bir şekilde sevgi doludur. Bunu ancak saf ve temiz bur yürekle duymak mümkün olur. Ormanı rahatsız eden gürültüler insana ve diğer canlılara da hiçbir şekilde onarıcı bir dönüş temin etmez. Ormanın sessizliğini gerçekten içindeki bilgeliğe susamış olanlar duyabilir. Çünkü orman kendi hayatı içerisinde bir ve bütün olabilen ağaçların birliği, dolayısıyla bilgeliği demektir.
Aynen yürekleri bir ve beraber olabilen insan topluluklarının tecrübeleri bir araya geldiği vakit ortaya çıkan tecrübe gibi ormanda bir ve baraber olan ağaçlar da müşterek ve çok kuvvetli bir ruh, tecrübe ve duygu âlemi meydana getirirler. Bu sebepten orman sadece ağaçların birliği ve dirliği demek değildir. O aynı zamanda bilgeliğin de tezahürü demektir. Ormanın insana huzur veren yönü ve içtenliği işte buradan gelir.
İnsan ormanın kendisine ilham ettiği hisleri duymaya başladıkça içinden beslenmiş gibi olur. Ormanın yaydığı huzuru, bilgeliği ve tecrübeyi bu insan kendi özü hâline getirmeye başlar. Bu ormanla insanın özünün buluşmasından başka bir şey değildir. Arada çok güçlü bir alışveriş vardır. Orman, yaşattığı ve dinç tutmayı başardığı tecrübelerini bir insan gönlüne emanet edebilmenin huzuruyla müsterih, insan da aradığı dinginliğe ve bilgelik hâline yaklaşmış olmanın keyfiyle mutludur artık.
Bir orman, yaşamın kaynağı ve temsili olana kadar geçirdiği değişimleri ve özünde damıttığı bilgeliği insan yüreğinin o saf enerjisi ile hayata duyurabilmeyi başarmıştır. Ormanı seven ve ormanda huzur bulan biri bunu çok derinden hisseder.