Özlenenler
Herkes özlüyor sizi… Kimisi çoktan çok, kimisi azdan az… Bazen gözlerde yakıcı birkaç damla yaş olur bu hasret, bazen de içimizde ince bir sızı…
Gidenlerin bir gün geri döneceklerine dâir ümitler hiç dinmedi burada. Her gün, her sabah daha dinç bir hâlde o ümide uyanıyoruz bizler. Gönlümüzde gidenlerin sevgisi, gözümüzde yine sizlerin hayâli…
Bu güzel yurdun havasına hasretiniz de sindi iyice. Ne yana baksak bir gurbet havası… Köyün her yanına sinmiş, her yöresine gizlenmiş bu gurbet. Eşikten öte gurbet olmuş bu yerler. Yine de bir gün döneceğinize dâir umudumuz var içimizde. Yeniden cıvıl cıvıl olacak bu yerler. Sokaklarda, yollarda hep bir şenlik hâkim olacak. Köyün birkaç yerinde aynı yaştakiler top oynayıp kendinden küçükleri oyunlarına dâhil etmeyecekler. Onlar da kendi yaşıtlarını bulup gün akşama kavuşana kadar sokaklarda pür neşe oynayacaklar. Akşam karanlığı bastırınca köyün semalarında ismimiz yankılanacak. Akşam ezanı okunduğu hâlde evde ve sofrada bulunmamanın cezasını düşüneceğiz, kim bilir.
İnsanlar yeniden harmanlarda oturup sohbet edecekler. İmeciler olacak yeniden tarlalarda. Camiler dolup taşacak. Akşam saatlerinde yeniden mısır kızartacağız konserve şişelerinin içine konduğu dev kazanların altında. Yeniden elmalar dökülüp pekmezler kaynayacak evlerin önünde. Kadınlar turşular kuracak. Fındık zamanı bahçelerde bir curcuna gidecek. Harmanlarda yine hep birlikte çalışacağız.
Herkes özlüyor sizi… Yollar, bahçeler, ırmak, dağlar, tepeler, evler, çeşmeler… Hepsi de yıllanmış hasretlerin kucağında yorgun argın sizleri bekliyor.
Biliyor musunuz?
Sanki onların feryadını benden başka duyan yokmuş gibime geliyor. Onların sizleri derin bir hüzünle çağırdığını sanki sadece ben işitiyormuşum gibi… Fakat bu şeyler ve insanlar sizin özleminizle yorgun değil mi böyle! Elinde değneği ile yollarda neyi aradığını bilmeden günleri eleyen teyzemiz sizi beklemiyor mu? Ya şöyle oturduğu yerden uzaklara derin derin dalan amca… O da bir gidenin yasını tutmuyor mu? Söyleyin. Kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler, kuşlar, ağaçlar sizin yolunuzu gözlemiyor mu?
Hepsi de sizi bekliyor. Herkes özlüyor sizi. Dutlar yerlere dökülmüş. Erikler çürümüş. Armutlar dallarında süzülmüş. Kiraz ağaçlarına çıkan bir çocuk bile yok burada artık. Meyveler sahipsiz yurdun hüznüne katık olmuş.
Fındıkların olgunlaşması bile eskisi gibi heyecanla beklenmiyor artık. Kozak fındıkları yiyen birini görmedim nicedir. Çeşme başında yarenlik ederek kucak dolusu yediğimiz olmamış fındıkların tadı mı kaçtı yoksa? Hele yol kenarında, yemişlerini cömertçe yoldan geçenlere uzatan dallara kimse dönüp bakmıyor bile.
Dönün artık. Özlemi gönül yakan ayrılışların sonu gelsin ve gidenler artık bu garip köylere neşe versin. Çok mu şey istiyoruz? Toprak, kendi çocuklarını bekliyor.