Seyahat ve Sohbet
Seyahatin, dikkat çeken sebeplerinden birisi de insanın kendine yeni muhataplar, sohbet arkadaşları bulmak istemesi olmalıdır. Bu da seyahatlerin bazen gönül ehli biri, bir muhatap, bir dost veya arkadaş çevresi bulmak için yapılmasını beraberinde getirmiştir.
Tasavvufî terbiyenin esaslarından biri olan sohbet zaman zaman seyahatlerle ulaşılan bir özellik gösterir. Mesela dervişler herhangi bir şeyhin sohbetine erişmek için uzun yolculuklara çıkarlarmış. Tam da bu noktada tasavvufun iki mühim eğitim metodu yani sohbet ve seyahat kavramları bir araya gelmiş olmaktadır. Nitekim insan seyahat yoluyla çevresinin menfi telkinlerinden ve yönlendirmelerinden bir süreliğine kurtulur. Başka bir sohbet halkasına dâhil olur. Yeni yüzler ve yeni fikirlerle karşılaşır. Yolculuğun sıkıntıları ve gurbetin çilesiyle birlikte bu yepyeni âlem onun kendini değerlendirmesi ve anlaması için bir ayna görevi görür. Buralarda sohbet halkalarına katılan kişi kendini sorgulamak için de birçok fırsat bulur. (Mustafa Kara, Gönül Mektupları, Dergâh Yayınları, İstanbul 2014, s. 26.)
Seyahatleri besleyen “sohbet şeyhliği” diye bir konu vardır. Sohbet şeyhliği, dervişin kendi şeyhinden başka olarak bir başkasından tarikatın ve tasavvufun terbiyesi, âdâbıyla ilgili bazı hususları öğrenmesidir. Sohbet şeyhliği hakkında kaynaklarda şu bilgiler yer alır: “İlk zahid ve sufiler kendilerini ziyarete gelen kimselerle sohbet etmişler, onlara dini ve tasavvufı tavsiyelerde bulunmuşlardır. Bu tür sohbetleri yapan üstada sohbet şeyhi denir. Sohbet şeyhi, müridlerin manevi hallerinden haberdar olan ve seyr ü sülûklerinde tasarrufta bulunan, terbiye ve sülûk şeyhinden farklı olarak kendisine intisap edenleri sadece sohbet aracılığıyla irşad eden kimsedir.” (Süleyman Uludağ, “Sohbet” maddesi, TDVİA, Cilt 37, 2009, s. 350.). Kendine bir sohbet şeyhi aramanın dervişin hayatında birçok seyahate, yolculuğa vesile olduğu kabul edilebilir. Nitekim Süleyman Uludağ, dervişlerin bu hâllerini şöyle anlatır:
“Sohbet şeyhi ve bu şeyhin sohbetine devam edenleri arı misali ile anlatırlar. Arı sabahtan akşama kadar dolaşır, her çiçekten bir şey alır ama akşam olunca kovanına döner. Sohbet şeyhinin meclislerine devam edenler tıpkı arı gibi başka şeyhlerin, âlimlerin ve hocaların da sohbetlerine devam eder, onlardan da faydalanırlar ama akşam olunca kendi esas şeyhlerine dönderler. Cüneyd-i Bağdâdî’nin Hâris Muhâsibî, Seri es-Sakatî, el Kassâb gibi şeyhleri vardı. muhammed el-Kassâb 155 şeyhin sohbetinde; Feth el-Mevsilî 30 şeyhin sohbetinde; Ebû Turab Nahşebî ise 600 şeyhin sohbetinde bulunmuşlardı. Şeyhlerin çokça seyahat etmelerinin sebeplerinden birisi de gittikleri beldelerdeki âlimleri ve meşâyihi ziyaret edip onlardan bilgi ve feyiz almak, manevi tecrübelerinden faydalanmak ruhi tecrübelerini zenginleştirmek, bu suretle kendilerini geliştirmek ve yetkinleştirmektir.” (Süleyman Uludağ, Tasavvuf ve Tenkit, Dergâh Yayınları, İstanbul 2014, s. 61-62.)