Dolar 34,4936
Euro 36,4071
Altın 2.956,95
BİST 9.287,39
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 17°C
Parçalı Bulutlu
Afyon
17°C
Parçalı Bulutlu
Cum 16°C
Cts -2°C
Paz 0°C
Pts 2°C

Yasin Şen: Huzur’da Kadın Meselesi – 4

Mûsıkî, Kadın ve Zaman:

Kurumsal Web Tasarım

Özellikle mûsıkînin temsil ettiği bir dünya Nuran’la Mümtaz’ı birbirine daha çok yaklaştırır. Nuran’la tanıştıktan sonra kendini çok iyi toparlayan Mümtaz, onun zihnindeki ve etrafındaki birçok şeyi aydınlattığını düşünmektedir. Eski mûsıkî Nuran’la beraber âdetâ bütün kapılarını ona açmıştır. Mümtaz, Nuran sayesinde medeniyetiyle, mûsikîsiyle ve daha da önemlisi kendisiyle barışık olarak yaşayabilmektedir. Romandaki şu satırlar da mûsikî ile bütünleşen Nuran’ın, Mümtaz için ne anlam ifade ettiğini gösterir:

“Mümtaz, Nuran’ın aşkiyle bir kültürün miracını yaşadığını, Nevakârın nakış ve çizgisi daima değişen arabeskinde, Hafız Postun Rast semai ve bestelerinde, Dede’nin uğultusu ömründen hiç eksilmeyecek büyük rüzgârında onun ayrı ayrı çehrelerini, aynı Tanrı düşüncesinin büründüğü değişiklikler gibi gördüğünü söylediği zaman, hakikaten bu toprağın ve kültürün asıl yapıcılarına bir bakımdan yaklaşıyor ve Nuran’ın fâni varlığı gerçekten, bir yeniden doğuşun mucizesi oluyordu.”[1]

  Huzur’da, Mümtaz ve Nuran arasındaki konuşmalar bu duygu ve düşüncelerle doludur. Bir ara Nuran, Mümtaz’a şöyle bir soru sorar: “Niçin eskiye bu kadar bağlıyız?” Mümtaz: “İster istemez onların bir parçasıyız. Eski musikimizi seviyoruz, iyi kötü anlıyoruz. Elimizde iyi kötü maziyi açacak bir anahtar var… O bize üst üste zamanlarını veriyor, bütün isimleri giydiriyor.”[2]

  Romanda Nuran zaman ve mûsikî ile birleşmiştir. Bu iki kavram ve Nuran, romanın kendi dünyasında âdetâ bir bütündür. Huzur’da bu durum “Sanki Nuran, Sultanîyegâh’ın, Mahur’un, Segâh’ın iklimlerinde mahpustu”[3] sözleriyle dile getirilmektedir.

Zaten insandaki mâzî kapısını açacak anahtarın mûsikî olduğu kabul edilmiştir bir kere. Peki, neden zaman mûsıkî ile daima iç içedir? “Çünkü, musiki zamanın üzerinde çalışıyordu. Musiki zamanın nizamı idi, hali yok ediyordu”[4] Dolayısıyla mûsıkî şimdide yaşayan geçmişi bulabilmenin en iyi yolu idi.

  Romanda mûsikî, geçmişe gidebilmek ve kadîm zevkleri ruhta duyabilmek için de önemli bir unsur olarak görülür. Huzur’da sık sık Mümtaz ve Nuran’ın mûsikîye dair düşündükleri, ortak zevkleri onları mâzîye taşıyan bir yol olmaktadır. Nuran’ın “Niçin eskiye bu kadar bağlıyız?” sorusuna, Mümtaz’ın  “Eski musikimizi seviyoruz” şeklinde cevap vermesi de bundandır.

Yine romanın bir yerinde Mümtaz’la Nuran arasındaki mûsikîyle ilgili bir konuşma hayli dikkat çekicidir. Bu konuşmada bir ara Nuran, Mümtaz’a şöyle der: “-Bana bakmayın… Bizde eski musiki aile yadigârıdır, dedi. Baba tarafından Mevlevî, anne tarafından Bektaşiyiz. Hattâ annemin dedesini İkinci Mahmut, Manastır’a sürmüş. Eskiden evimizde küçükken her akşam fasıllar yapılır, büyük eğlenceler olurdu.”[5]

  Bu satırlar da gösteriyor ki, Nuran bir medeniyetin hülâsası, belki de hâtimesidir. Bir diğer şekliyle söylersek Tanpınar’ın aradığı terkibin kadında kendini bulmuş bir ifadesi. Bu terkibin ifadesi, zaten yaşanmış bir kaderin bir kere de şimdide tecelli etmesi demektir. Yukarıdaki konuşma devam ederken Mümtaz ve Nuran birlikte, eski fotoğraflara bakar. Mümtaz, Nuran’ın, küçük yaşlarda Mevlevî kıyafetiyle çekilen resmini göstererek “O oturuşu nereden buldunuz?…”[6] diye sorar. Nuran’ın verdiği cevap, romanda temsil ettiği mânâyı ele vermesi bakımından hayli önemli: “Ecdat mirası… Uzviyetimde var. Onlarla doğmuşum.”[7]

  Demek ki Nuran, devam etmesi gereken bir zaman ve medeniyetin önemli bir halkasıdır. Mekân ve zamana dair temas ettiği hemen her şey Nuran’daki saklı tarihi ve bize ait olanı harekete geçirmesi bakımından önemlidir. Nuran’ın, Mümtaz’ın yaşadığı ve Dördüncü Murat devrinden kalma köşkü gezerken söyledikleri de onda devam eden yahut etmesi gereken terkibin hâlâ canlı olduğunu gösterir:

“Nuran duvarlardaki yazıları okumağa çalışarak, eski aynalarda kendi hayalini seyrederek dolaşıyordu. Her şeyde garip bir mazi kokusu vardı. Bu, tarih içinde kendi kokumuzdu, ne kadar bizdik.

  Nuran geçmiş yılların imbiğinden çekilmiş bu iksiri tadıyordu. Mümtaz’ın muhayyilesi başka türlü çalışıyordu. Nuran’ı bir geçmiş zaman dilberi, Dördüncü Murat devrinin bir ikbali gibi giydiriyordu. Mücevherler, şallar, sırmalı kumaşlar, Venedik tülleri, gül şeftali pabuçlar.. Etrafında bir yığın yastık..”[8]

  Günün sonuna doğru Mümtaz, Nuran’ı evine bırakmak için geceyi beklerken ona Dede’nin Sultanîyegâh bestesiyle Talât Bey’in Mahur Bestesini söyletir. Anne tarafından Nuran’ın dedesi olan Talât Bey çok sevdiği eşinin bir askerle kaçıp kendini terk etmesi üzerine Mahur Beste’yi meydana getirmiştir. Mûsıkî ve özellikle Mahur Beste, geçmişle hâl arasında perdelerin kalktığını, zamanın eridiğini, geçmiş ve şimdi denilen iki heyûlâ arasında büyük bir kanalın açıldığını gösterir. Bu yüzden Mahur Beste bir şifredir. Mâzîden hâle kavuşan zamanın en güçlü sesidir. Bu beste, Nuran’ın ailesi üzerinden hiç ayrılmayan bir kader gibidir.


[1] Huzur, s. 188

[2] Huzur, s. 154

[3] Huzur, s. 250

[4] Huzur, s. 253

[5] Huzur, s. 107

[6] Huzur, s. 108

[7] Huzur, s. 108

[8] Huzur, s. 115

Haberler Afyon – Yasin Şen
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
9 Aralık 2021 18:38
3 Temmuz 2021 14:57
30 Haziran 2021 21:33
26 Haziran 2021 15:33
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.