Yasin Şen Yazdı Köroğlu’nun Atı: Kırat-1
Yasin Şen Yazdı Köroğlu’nun Atı: Kırat-1
Köroğlu atları pek sevmektedir. Çamlıbel’de tavla tavla şahbaz atlara seyisler gözü gibi bakmaktadır. Köroğlu hikâyelerinde onun atları zaman zaman kontrol ettiği, bakımsız ve hasta atları istemediği anlatılır. Silistreli Hasan Bey kolunda onun tavlalarından söz edilir. Bu tavlalar öyle büyüktür ki, en uçtaki at bir kuş gibi gözükür.
Bu hikâyelerde atlarla ilgili Türk düşüncesini yansıtan sözler de nakledilir. “Köroğlu’nun Oğlu Hüseyin Bey Kolu”nda Hüseyin Bey atı Kamertay’dan kardeş diye söz eder. Bu da göstermektedir ki, Köroğlu hikâyelerinde at, kahramana kardeş gibi yakın görülmektedir. Mesela “İt yediği günde, at yedi günde…” atasözü atların bakımından doğan tecrübenin ürünü olarak hikâyelerde karşımıza çıkan sözlerdendir.
Tabii, Köroğlu deyince akla doğal olarak onun efsanevî atı Kırat gelmektedir. Kırat, Köroğlu’nun sadık yoldaşıdır. Her nereye varsa Kırat onunla gider. Köroğlu, her ne pusu kursa yanında Kırat vardır. Köroğlu ona gözü gibi bakmaktadır. Uzun sefere çıktığında Kırat nal düşürürse Köroğlu atından iner ve yaya devam eder yoluna. Kırat yere nalsız basacağına başıma bassın, diye düşünür Köroğlu. Kırat, Köroğlu’nun sadece atı değil, ismiyle cismiyle onun dostu, arkadaşıdır.
Köroğlu’nun şu şiiri Kırat’ın methinde söylenen ve bir at için belki makamla okunan methiyelerden birisidir:
Gözünü sevdiğim Kırat
Sana uzun yol olaydı
Şöyle elek, selesi sık
Boynu selvi dal olaydı
Fânîsin hey dünya fânî
Esirin eyledin beni
Yüzdürmeye Kırat seni
Tuna gibi sel olaydı
Neslin Düldül, aslın Kırat
Üstünde alınır murat
Dal boynunda çifte kanat
Başındaki tel olaydı
Düldül’e benzettim donunu
Düşmana uğrattım yolunu
Görmeğe senin özünü
Kanber gibi kul olaydı
Söyle her Köroğlu söyle
Kırat’ın methini eyle
Düşmanı kıracak yerde
Boz bulanık sel olaydı[1]
Kırat’ın bazı özellikleri vardır. Silistreli Hasan Paşa kolunda onun bazı özellikleri şöyle anlatılır: “Kırat’ın ünlü yanları vardı. Köroğlu Kırat’ın yularını, kendi eliyle birine vermezse, Kırat’ı tutmak, dizginini zaptetmek, Kırat’a el vurmak kimsenin ağzının aşı değildi. İkincisi, Kırat; soyundan bir atın yürüyüp gittiği yolu sürerdi. Anası, babası, bacısı, kardaşı, yavrusu… Kendi soyundan bir at, bir tay yitse, bir yana gitse, çalıp götürseler, onun izini sürer, kokusunu alırdı.”[2]
Kırat, Köroğlu için çok şeydir. Onu birçok defa ölümden kurtaran, maksadına erdiren, ovalarda kuş gibi uçan hep bu Kırat’tır. Silistreli Hasan Paşa ile Köroğlu kolunda Keloğlan Kırat’ı alıp giderken dayanamayan ve onun gidişini görmemek için arkasını dönen Köroğlu, atı için iki de şiir söyler. Bunlardan birisini aşağıya kaydediyoruz:
Kıratı besledim körpe
Hay edende çıkar sarpa
Her öğünde on tas arpa
Dolu yemler erzanındır
Besledim bin heves ile
Girdim meydana bahs ile
İçi kalaylı tas ile
Soğuk sular erzanındır
Köroğlu der ohlarınan
Döğüşürdüm çohlarınan
Başı polat mıhlarınan
Gümüş nallar erzanındır[3]
Bir başka rivayette yer alan şu mısralar da Kırat’ı anlatan en güzel ifadeler olarak okunabilir:
Alım Kırat gülüm kırat
Sana binen alır murat
Hak emriyle yeşil kanat
Taşlar yollar erzanındır
Çöl ovalar erzanındır[4]
Kırat’ın kaçırılması Çamlıbel’de bir yas havası meydana getirir. Aslında Köroğlu’nun keleşleri de Kırat’ın varlığını en az onun kadar gerekli görmektedirler. Kırat, adeta Köroğlu hikayesinin ruhudur. Kırat olmadan ne Köroğlu vardır ne Köroğlu hikâyeleri… Arkada, Köroğlu ve keleşlerinin varlığına anlam katan bu Kırat olgusu başka bir hikâyemizde böylesine güçlü bir şekilde öne alınmış mıdır, bunu bilemiyorum.
[1] Cahit Öztelli, Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, Özgür Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1997, s. 100.
[2] Ümit Kaftancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1979, s. 70.
[3] Ümit Kaftancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1979, s. 80.
[4] Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı, Adam Yayınları, İstanbul, 1984, s. 234.