Yasin Şen Yazdı: Köroğlu’nun Tarihi Hayatı-2
Yasin Şen Yazdı: Köroğlu’nun Tarihi Hayatı-2
Köroğlu’nun kabına sığmaya bir şahsiyeti olduğu şiirlerinde veya onun adına söylenen şiirlerde okuruz. Aşağıdaki şiir aslında er meydanında rakibini alt etmek için gücüne güvenip hazır bekleyen bir kahramanın edasıyla söylenmiştir:
Meydan başında duranda
Çekip bıyığım buranda
Dişlerim kamaştıranda
İsterim pulat kemirem
Kırat çıkıp eşinende
Yaralanıp deşinende
Kavga sesi işitende
İsterim dağlar yuğuram
Köroğlu’yam yucalmışam
Nice beyden bac almışam
Yüz deseler kocalmışam
Gücüm var dağlar devirem[1]
Bu belgelere rağmen Köroğlu’nun tarihî hayatı oldukça karanlıkta kalmıştır. Köroğlu araştırmalarında en belirsiz taraf onun hayatıdır. Dede Korkut Hikâyeleri’nde anlatıldığına göre ve hayatıyla ilgili bazı mitolojik tarafları göz önüne alındığında bir destan kahramanı Köroğlu vardır. Asker, şair veya eşkıya Köroğlu’nu bu kadar öne çıkaran bizce bu destanî alt yapıdır. Özellikle şair ve asi Köroğlu ile bütünleştiğini düşündüğümüz bu destan kahramanı devlet adamlarına başkaldıran birini bile bir kahraman seviyesine yükseltebilmiştir.
Yaşayan Köroğlu’nun tarihî hayatıyla ilgili bilgi ve belgeler ise adeta birbiriyle iç içe geçmiş gibidir. Bunlara göre şair, asker ve Celalî olmuş Köroğlu’yla karşı karşıyayız. Bunların birbirinden ayrılması oldukça güçleşmektedir. Benzer zorluk başka araştırmacılar tarafından da hissedilmiştir. Cahit Öztelli “Edebiyatımızda iki Köroğlu vardır. Birincisi, ünlü hikâye kahramanı, ikincisi Yeniçeri ocağından ozan Köroğlu’dur.”[2] derken asker ve ozan Köroğlu’nu tek kişi kabul etmektedir. Bu hususta bizim bazı tereddütlerimiz var. Bunları sırası geldikçe ele almaya çalışacağız. Bu araştırmalarda karşımıza dört Köroğlu çıkmaktadır: Destan kahramanı Köroğlu, asker Köroğlu, şair Köroğlu, devlete asi olan eşkıya Köroğlu. Araştırmacılar içinde bunlardan şair ve asker Köroğlu’nu bir arada değerlendiren, fakat Celalî Köroğlu’nu ayıranlar vardır. Cahit Öztelli, Köroğlu’yla ilgili bir çalışmasında şair Köroğlu’nun cönklerden bulduğu on yedi adet şiirini “Şair Köroğlu” başlığı ile ayrı bir bölümde değerlendirmiştir. Fakat araştırmacı “Her iki Köroğlu’nun şiirlerinde ben büyük bir yakınlık görmekteyim.”[3] diyerek hikâye kahramanı Köroğlu ile Yeniçeri ocağındaki şair Köroğlu arasında bir yakınlık kurar. Öztelli’nin farklı iki bölüm hâlinde değerlendirmesine rağmen biz onun bu cümlesindeki yakınlığın sadece yakınlıktan daha öte bir durum sergilediğini düşünmekteyiz. Çünkü Yeniçeri ocağında yetişen ve asker-şair Köroğlu adına kaydedilen şu dörtlük de bizce bu düşüncemizi desteklemektedir:
Gayre bakma, yüzün göster
Ben gönlümü bilmez biyim
Günde padişahlık ister
Ben gönlümü bilmez miyim[4]
Padişahın ordusunda görev yapan bir asker şair gönlünün padişahlık istediğini söyleyebilir mi? Kanaatimizce bu manzume Bolu beyine kafa tutan ve onunla cenge tutuşan, elindeki sazıyla dağlarda gönlünce ve hür zamanlar geçiren Köroğlu’nu haber vermektedir. Nitekim bu dörtlükle başlayan manzumenin şu son mısraları da bizce bu kanaatimizi desteklemektedir:
Köroğlu der, giden gelmez
Bir yaram vardır onulmaz
Attan civandan ayrılmaz
Ben gönlümü bilmez miyim[5]
Bu durumda asker Köroğlu’nun varlığı ortada olduğuna göre onu inkâr mı edeceğiz? Hayır. Kaynaklar Özdemiroğlu Osman Paşa’nın komutasındaki Osmanlı doğu hududunu muhafaza eden, Şirvan’ı ve Tebriz’i alan orduda görev yapan bir Köroğlu’nu haber veriyor. Bu basbayağı asker Köroğlu’dur. Onun şu şiiri Osman Paşa için söylenmiştir:
Osman Paşa eydür, devletli Hünkâr
İnşallah Sultanım, Şirvan bizimdir
Sen himmet eyle, inayet Allah’tan
Mürvet Ali’nindir, meydan bizimdir
Demirkapı’dan Şirvan’a geçildi
Onca savaş oldu, kanlar saçıldı
Kırdık biz Yezid’i, yollar açıldı
Giden ipek yüklü kervan bizimdir
Şirvan ilinden Tebriz’e ulaşdık
Anca başlar kesdik kana bulaşdık
Acem evlerin seyrettik, dolaşdık
Vilâyet Hünkâr’ın, seyran bizimdir
Osman Paşa eydür, gelin varılsın
Tedbir, tedarik nenindir görülsün
Koç yiğitlere mansıb verilsin
Kendi kulunuzdur, ihsan bizimdir
Köroğlu eydür, gülbengi yetirdik
Erenlerin sancağını götürdük
Katar katar mayaların getirdik
Giden ordu senin, Şirvan bizimdir
Özdemiroğlu Osman Paşa, Tebriz’de vefat edince Köroğlu, Paşa’nın vefatı üzerine bir ağıt söylemiştir. O manzumeyi de buraya kaydetmek istiyoruz:
Osman Paşa Tebriz’de ölür olucak
“Hâtem teslim eylen Sultan Murad’a
Direk direk oldu arşın yüzünde
Zârım teslim eylen Sultan Murad’a”
“Benim öldüceğim Şah’a duyursun
Yâranlarım hayır dua buyursun
Vezirliğim bir kuluna buyursun
Mührüm teslim eylen Sultan Murad’a”
“(Uğraşlarda) bölük bölük bölünen
Acap şehit mola bizden alınan
Başlarına altın üsküf vurunan
Kulum teslim eylen Sultan Murad’a”
“Acem illerinde belim büküldü
Gözlerimden kanlı yaşlar döküldü
Cebehanem İstanbul’a çekildi
Malım teslim eylen Sultan Murad’a”
Köroğlu söyledi yine bu sözü
Felek toprağa düşürdü gül yüzü
“Aldım Demirkapı ile Tebriz’i”
Şârım teslim eylen Sultan Murad’a”[6]
Bu durumda 1585 senesindeki İran seferine katılan bir Köroğlu karşımıza çıkmaktadır. Bu durum arşiv belgeleriyle de yakınlık göstermektedir. Köroğlu’nun yanında topladığı adamlarla etrafa zarar vermesi ve bunun da devletin dikkatini çekmesi üzerine 1589 yılında tanzim edilmiş bir ferman vardır. Aynı şekilde şikâyetin artması üzerine 1590 ve 1591 senelerine ait fermanlar da görülmektedir. Bu durum da asker ve ozan Köroğlu’nu asi Köroğlu’na yakınlaştırmaktadır. Şiirlerdeki ortaklık da kanaatimizce bu hususu kısmen destekler niteliktedir.
[1] Hüseyin Seçmen, Köroğlu Yaşamı Sanatı Şiirleri, Deniz Yayınları, İstanbul 1983, s. 182.
[2] Cahit Öztelli, Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, Özgür Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1997, s. 121.
[3] Cahit Öztelli, Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, Özgür Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1997, s. 126.
[4] Cahit Öztelli, Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, Özgür Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1997, s. 139.
[5] Cahit Öztelli, Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, Özgür Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1997, s. 139.
[6] Cahit Öztelli, Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, Özgür Yayınları, 3. Basım, İstanbul 1997, s. 123-124.