YEDİGÖLLER’DE GÖNLE ve GÖLE YANSIYANLAR
Yedigöller’de göller, yeryüzünde kımıldayan bir gökyüzü gibidir. Gök burada yere inmiş, tedirgin hâlleriyle kendine bir ifade arayan kelimelerin o muğlak hallerine dönmüş gibidir.
Gök bulutlardan yağmuru döktüğü gibi kendi kararsız hâlini yansıtan o kelimeleri de gönlüme boca ediyor Yedigöller’de.
Sular göklerin ve ağaçların buluştuğu düz bir satıh hâlinde uzanıyor burada. Bu daimî kımıldanış hiç durmadan değişen, hâlden hâle bürünen duygular gibi geliyor bana. Yalnız burada bir şey var. Yedigöller’de sanki gökyüzüne yapraklar serpiştirilmiş gibidir. Fakat bu gök elbette suların üzerinde tıpkı bir yakomoz gibi kımıl kımıl ve daima hareket hâlinde olan bir görüntüdür.
Bazen bir rüzgâr, bazen de bir yaprak gölün içine sığmış bu gökyüzünü harekete geçirmekte, onu kararsız bir şekilde dalgalandırmaktadır. Fakat şu da var ki gönül, göllerin etrafında gezerken bir dolu ilham, mısra ve cümle devşirmektedir. Sonbahar, Yedigöller’de mevsimler boyunca biriken ilhamı devşirme ve bir hasat zamanıdır.
Göllerinin üzerinde göğün kımıldadığı Yedigöller’den hiçbir şair eli ve gönlü boş dönemez. Dereler hâlinde göllere akan şey sadece su değil aynı zamanda bir dolu ilhamdır. Bu ilham gönülleri ve gölleri beslemekte, onları tabiattan doğan bu saf ve tertemiz ezgiyle doldurmaktadır.
Suların üzerinde kımıldayan görüntüler ve derelerin sesi engin bir huzur hâlinde hem gönlüme hem de göllere doluyor Yedigöller’de bugün.